Sermayeye ve para babalarına dokunmayan tasarruf olmaz!

Tasarrufu 1,25 trilyon faiz giderinden yap! Para babalarına ödenen garanti ücretlerini, iç ve dış borcu reddet!

Mehmet Şimşek’in açıkladığı tasarruf paketi tam bir göz boyama paketidir. İşçi sınıfına ve emekçi halka kemer sıktıracak acı reçetenin reklam kampanyasından ibarettir. Halka acı reçeteyi içirmekte olan iktidar, “tasarrufu önce devlet yapsın” itirazlarını yatıştırmak üzere bir tiyatro oynamaktadır. Kamuoyunda en çok tartışılan konular içinde makam araçlarıyla ilgili yeni araç alımlarının kısıtlanması, temsil, tanıtma, kokteyl, gezi düzenlenmesine yönelik ödeneklerde kesinti yapılması, yönetim kurulu ücretlerine tavan sınırı getirilmesi gibi önlemler var. Bunlar vatandaşın gözüne en çok batan konulardı. Hayat pahalılığı ile cebelleşirken, arkasında lüks araç konvoylarıyla gezen devlet yöneticilerini, devlet kurumlarının düzenlediği lüks ve şatafat içindeki ziyafetleri gören, devlet bürokratlarının 3-5 kurumdan ayrı ayrı aldığı şişkin maaşları gören vatandaşın haliyle siniri tepesine çıkıyordu. Bunu bildikleri için halkın gözünü boyamak için sanki bu harcamaları kısıyormuş gibi yapıyorlar.

Tasarruf hedefi 100 milyar, bütçe açığı 2,65 trilyon!

Bu kalemlerin tamamından 100 milyar lira civarında bir tasarruf yapılması planlanıyor. Peki 2024 yılı bütçe açığı ne kadar? 2 trilyon 650 milyar lira! Devede kulak bile değil! Ama sorarsanız devlet kemer sıkıyor!

Bunların hepsi devletin daha fazla ve daha yüksek faizlerle borçlanmasıyla kapatılacak. Fatura daha da kabaracak. Bu fatura tasarrufla falan ödenmez! Erdoğan ve Bahçeli bu faturayı halka ödetmek üzere anlaşmıştır. Yerli ve yabancı finans kapital tekellerinin onayını almıştır. İşin başına da hep beraber İngiliz Mehmet’i getirmişlerdir.

Emekliye, memura zam sosyal güvenliğe kaynak yok!

Esas tasarrufu emekliyi sefalete mahkûm ederek yapıyorlar. Tayyip Erdoğan “emekliye 10 bin lira seyyanen zammın maliyeti 1,7 trilyon, ülkemizde tek çivi çakmasak, bütçeyi buraya aktarsak bile yetmiyor” demişti. Sanki emekli lütuf istiyormuş gibi. Oysa emeklinin talep ettiği zam bir lütuf değil hayat pahalılığı karşısındaki yoksullaşmanın telafisiydi. Yani aslında Erdoğan’ın dediğini şöyle okumak gerekir. Devlet emeklinin hakkından kesinti yaparak 1,7 trilyon tasarruf etmiştir. 2024’te sosyal güvenliğe bütçeden ayrılan transferlerin payını yüzde 16’dan yüzde 10 seviyesine indiren AKP iktidarı 600-700 milyar TL civarında bir “tasarruf” hedefini zaten bütçeye koymuştu.

Faize, otoyol, köprü, şehir hastanesi garantilerine her zaman para var!

Erdoğan “tek çivi çakmasak, bütçeyi buraya aktarsak bile yetmiyor” diyerek halktan esirgediği kaynaklar yerli yabancı para babalarına ödenen faiz ve garantilere yetiyor ama! 2024 yılı itibarıyla devletin 4,7 Trilyon lirası dış borç olmak üzere toplam 7,5 Trilyon lira borç stoku var. Bu borç batağı içinde 2024’te bütçeden yapılacak faiz ödemelerinin miktarı 1 Trilyon 254 milyar lira! Kur Korumalı Mevduat ile döviz sahiplerine devletin garantili faiz ödemesi sonucu Merkez Bankası 818 milyar lira zarar etti. Yolcu, geçiş, hasta garantili kamu özel iş birliği projelerinden her yıl ortalama 4,5 milyar dolar (mevcut kurla 145 milyar lira) sadece bu projeler üzerinden müteahhit sermayesine aktarılıyor.

Tasarruf değil kamulaştırma

Özelleştirmeyi savunanlar devleti küçültmek gerektiğinden bahseder. Ancak aslında kârlar özelleştirilirken maliyetler ise halka yıkılmıştır. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri yolcu geçiş, hasta garantili kamu özel iş birliği projeleri. Bu projelerden ortalama 4,5 milyar dolar (mevcut kurla 145 milyar lira) sadece bu projeler üzerinden müteahhit sermayesine aktarılıyor. Köprü, otoyol, baraj gibi stratejik altyapı tesislerinin kamulaştırılması sadece kamu bütçesine binen yükten kurtulmak için değil ekonominin toplum yararına planlanabilmesinin de bir gereğidir.

Özelleştirmenin sonucu devleti üretimden çıkartmak, kamuya ait paha biçilmez arazileri haraç mezat satmak, doğal tekel konumundaki rafineri, telekom, elektrik dağıtım, baraj vb. alanlardaki işletmelerin tekel kârlarını özel sektöre peşkeş çekmek olmuştur. Bugün her biri anayasaya aykırı şekilde özelleştirilmiş olan Tüpraş, Petkim ve Türk Telekom’un 2023 yılı net kâr rakamları şöyledir:

  • TÜPRAŞ 2023 yıllık net kârı 53,5 milyar TL

  • Petkim 2023 yıllık net kârı 7,4 milyar TL

  • Türk Telekom 2023 yıllık kârı 16 milyar TL

Bu şirketlerin özelleştirilmesi sadece bu yüksek kârları özel sektöre aktarmıyor aynı zamanda ekonominin en önemli ve stratejik girdileri olan petro-kimya ürünleri, iletişim ve enerji alanlarında maliyetlerin artmasına da yol açıyor.

Nihayet ekonomide hangi kaynağın nereye aktarılacağını toplumsal ihtiyaçlara ve önceliklere göre değil kâra göre ve faiz mekanizmasıyla belirleyen ve hiçbir üretim yapmadan yıllık 630 milyar lira net kâr eden bankacılık sektörünün de kamulaştırılması gerekir.

Türkiye’de ekonominin gündemi tasarruf değil kamulaştırma olmalıdır!

Tüpraş, Petkim, Türk Telekom, madenler, bankalar işçi denetiminde kamulaştırılsın!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2024 tarihli 177. sayısında yayınlanmıştır.