Başyazı: Sadece kalbimizle değil, eylemimizle, örgütlü gücümüzle de Filistin halkının yanında olalım!

Sadece kalbimizle değil, eylemimizle, örgütlü gücümüzle de Filistin halkının yanında olalım!

İsrail, Eylül ayı itibarıyla Gazze'de 60 bin Filistinliyi katletmiş durumda. Bu, resmî rakam. Gerçek ölü sayısı muhtemelen 100 binin üzerinde. Çünkü Gazze kentlerinin büyük bölümü enkaz halinde ve yıkıntıların altında yatan, cesedine ulaşılamayan genç yaşlı çoluk çocuk binlerce insan var. Ve henüz bombalarla enkaz altında kalmayan çocuklar toprak yiyor, açlıktan ölüyor.  Birleşmiş Milletler verilerine göre bile Gazze’de şu an yarım milyondan fazla insan açlıkla boğuşuyor. Bu sayı her geçen gün artıyor. 2025’in başından bu yana 8 ayda 300’den fazla Filistinli açlıktan yaşamını yitirdi. Bunların en az 100’ü çocuk! Kamplardaki çocukların kağıtlara çizdikleri çiçekler, kuşlar, parlayan güneş, bulutlar değil, yiyecek özlemi hatta ölüm isteğini gösteren resimler!

“Tok açın halinden anlamaz!” diye bir söz vardır. İşçiyi emekçiyi sömürerek semiren, başkasının sırtından kazanılmış paralarla karnını doyuran toklar, açın halinden anlamaz belki. Ama patronların açlık sınırının bile altında ücretlere çalıştırdığı, işsizlikle ve açlıkla tehdit ettiği işçi sınıfı ve emekçi halkımız anlar. Komşusu açken tok yatmaz, yeri geldiğinde bir kuru ekmeği de paylaşır. Bugün Filistin halkı açken, çocuklar açlıktan ölüyorken, onun çektiği acıları da işçi sınıfı ve emekçi halkımız en derinden hissediyor. Ve eğer bizde komşusu açken tok yatmak yoksa, Gazze açlıktan kırılırken bir şey yapmadan durmak da olmaz. Filistin halkına bu zulmü yaşatanlara karşı mücadele etmek, Filistin halkının direnişine de hayatta kalma savaşına da ses vermek, Filistin’de açlıktan toprak yiyen çocuklara, kundakta İsrail bombalarıyla öldürülen bebeklere borcumuz.

Gücümüz yetmez diye düşünmeyin. İşçi sınıfı örgütlü gücü ile seferber olursa, Filistinlileri soykırıma uğratan, açlıktan kıran İsrail’i ayakta tutan askeri ve ticari desteği yani İsrail’in can damarlarını kesecek güç de ortaya çıkar. 

Filistinliler yalnızca İsrail Siyonizmi ile değil, onun her daim destekçisi olan Avrupa ve ABD emperyalizmleri ile de savaşıyorlar. Türkiye, emperyalist üslere ev sahipliği ile Filistin halkına karşı işlenen suçlara ortak oluyor. İncirlik üssü emperyalizmin silah ve uçak deposu olarak İsrail için bir garanti sağlarken Kürecik üssü ise doğrudan İsrail’in Batı Asya’daki (Ortadoğu) gözü kulağı oluyor ama daha da önemlisi İsrail’e kalkan oluyor. O halde bu üslere topraklarımızda yer yok. Fabrikalarımızda, işyerlerimizde, emekçi mahallelerinde seferber olalım: İncirlik ve Kürecik kapatılsın! 

Emperyalist devletler Filistin halkının yaşadığı zulmü açıkça görmezden gelirken Türkiye’de iktidardakiler Filistin için timsah gözyaşları döküyor. Ama gerçekler ortada! Onlar El Aksa Tûfânı’ndan hemen önce, İsrail Gazze açıklarındaki Filistin doğalgazını çalarken, İsrail’le işbirliği yapıp bu gazı Avrupa’ya taşımak için Netanyahu ile görüşme yapanlardır. Onlar İsrail cumhurbaşkanını özel törenlerle Ankara’da ağırlayan, Filistin halkının uğradığı soykırım karşısında konuşmak dışında kılını kıpırdatmayanlardır. Ticarete bazı kısıtlamalar getirdik deyip perde arkasında İsrail’le ticareti sürdürenlerdir. İstibdad rejimi nasıl oluyorsa Ağustos ayında İsrail ile ticareti bir kez daha yasakladı, ülke hava sahasını da İsrail’e kapattığını açıkladı. Bunların da öncekiler gibi palavra olduğu, gemi ve hava trafiği verilerinden anlaşıldı. TBMM’de Gazze için olağanüstü bir oturumda alınan kararlarda da İsrail’i durduracak hiçbir yaptırım olmadığı ortaya çıktı. Onlar ticareti kesmiyorsa biz üretimden gelen gücümüzle, örgütlü gücümüzle keselim. Limanların İsrail’e yük taşıyan gemilere kapatılması için, o gemilerin yüklenmesine engel olmak için örgütlenelim ve seferber olalım.

Sadece kalbimizle değil, eylemimizle, örgütlü gücümüzle de Filistin halkının yanında olalım! Fabrikalarımızdan, işyerlerimizden, emekçi mahallelerinden sesimizi yükseltelim: İncirlik ve Kürecik’i kapat! İsrail’le kanlı ticareti kes! Çocukların resimlerinde yine nehirler, denizler olsun ve Filistin nehirden denize özgür olsun diye! 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2025 tarihli 192. sayısında yayınlanmıştır.