Hükümet ve Memur-Sen arasındaki danışıklı dövüş sona erdi: Kamu emekçilerine sefalet zammını reva gördüler!

Hükümet ve Memur-Sen arasındaki danışıklı dövüş sona erdi: Kamu emekçilerine sefalet zammını reva gördüler!

Yaklaşık 4 milyon memur ile 2,5 milyon memur emeklisinin maaş ve aylıklarına yapılacak zam oranının ve sosyal hakların belirlendiği 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşme (TİS) görüşmeleri bugün itibariyle tamamlandı. Kamu Görevlileri Kamu Heyetine taşınan süreç, 2026 için yüzde 11+7, 2027 için yüzde 5+4 zam ve taban aylıklarının 1000 TL artışın kabul edilmesiyle son buldu. TİS sürecinin yetkili sendikası Memur-Sen, bugüne kadar yaptığı satış sözleşmeleriyle zaten bozuk olan sicilini bu sözleşme süreciyle birlikte başka bir seviyeye taşınmış oldu.

Memur-Sen kamu emekçisini nasıl sattı!

Memur-Sen bu oyunun başından itibaren, kamu emekçilerinin örgütlendikleri diğer sendikaları ve kendi üyesi olmayan tüm kamu emekçilerini bu toplu sözleşme sürecinin dışında bırakarak işe başladı. Hükümet tarafından ilk teklifler gelip ortada uzlaşılacak bir durum olmadığını gördüğü anda da mevcut öfkeyi ve hoşnutsuzluğu istibdad rejimine ve İngiliz Mehmet’in Orta Vadeli Programına (OVP) yönlendirmek yerine bir başka satış sözleşmesinin kurbanı olan kamu işçilerine yönlendirdi. Son olarak da hiçbir zorunluluğu olmamasına ve bir satış sözleşmesine sebep olacağını bile bile hakem heyetinin toplantılarına katıldı. İlk iki hamle sinsice yapılmıştı ama sonuncusu aleni bir satış hamlesiydi. Eğer Memur-Sen ve Kamu-Sen hakem heyetinin toplantılarına katılmasalardı o kurulun böyle bir satış sözleşmesini karara bağlama yetkisi yoktu. Mesele meclisin gündemine gelecekti ve tüm toplumun ve kamu emekçilerinin doğrudan baskısı altında karar altına alınacaktı. İşte Memur-Sen tam da bu noktada istibdad rejimine siper olmayı seçti çünkü bu sendikanın üst yönetimi doğrudan AKP’nin memur kolu olarak çalışıyor.

Kamu emekçisi sefaletten nasıl kurtulur!

Kamu emekçilerinin sefaletten çıkış yolu türlü tuzaklarla döşenmiş durumda. Bu tuzakları görüp ona göre hareket etmek şart. Yapılacak ilk iş Memur-Sen’in işçiyi memura kırdıran, esas düşmanı yani istibdadı ve İngiliz Mehmet’in OVP’sini gözden kaçıran tuzağına düşmeden yola koyulmaktır. Bunun için de ayrı gayrı demeden işçi memur el ele mücadele etmek zorundayız. Mevcut sendika yasası ve TİS düzeni tuzağın ta kendisidir! Dolayısıyla hedefe sahte sendika yasasının yerine gerçek bir sendika yasası talebini koyarak grevli toplu sözleşme hakkını fiili grevle kazanmak için mücadele etmek şart. Tüm eleştirilere ve eksikliklerine rağmen bu mücadeleyi verebilecek yegâne odak hâlâ KESK’tir. KESK artık tarihinin ona yüklediği sorumluluğun gereği olarak üzerine düşeni yapmalı, tüm kamu emekçilerini ortak bir mücadeleye kazanmayı önüne koymalıdır. Unutmayalım kamu emekçilerinin de bir parçası olduğu işçi sınıfı bugüne kadar ne kazandıysa mücadele ederek kazanmıştır. Kamu emekçisi yeterince kaybetti, artık mücadele etme ve bu mücadeleyi kazanma zamanı!