Metal Fabrikalarından Haberler- Haziran 2023

Metal fabrikalarından haberler

Düzen siyasetinin dayattığı şekilde taraflaşmayacağız, bizim kavgamız sınıf kavgasıdır! - Tuzla Chen Solar’dan bir metal işçisi

Merhaba yoldaşlar,

Ben Chen Solar fabrikasında bir işçiyim. Her yerde olduğu gibi bizim fabrikamızda da tek gündem seçim. Ne olacak kim kazanacak konuşmaları, tartışmaları. Farklı farklı partileri destekleyen bir sürü arkadaşımız var. Çalışırken molada her yerde konuşulan bu farklı fikirler farklı tercihler. Bunları 8 saatimizi geçirdiğimiz, yeri geliyor 12 saat 16 saat çalıştığımız, emek verdiğimiz, geçinmek için ekmeğimizi kazanmak için türlü türlü baskılara maruz kaldığımız fabrikalarda konuşuyoruz. Az çok ne olacağını biliyoruz aslında. Şu anki iktidar da gelse millet ittifakı da gelse hiçbirinin biz işçi sınıfına bir faydası olmayacak. Konuşmalarında ne sendikalaşma hakkından ne grevden bahsediyorlar. İşçi sınıfı çıkarına yapacakları hiçbir şey yok. Hizmet ettikleri sınıf belli. Bizim emeğimizi sömüren, bizim çalışmalarımızla zenginliklerine zenginlik katan patronların çıkarlarını korumaktan, onlara hizmet etmekten başka bir amaçları yok. Ne kadar farklı fikirlere görüşlere inançlara sahip olsak da derdimiz ortak. Geçim derdi. Önceden ay sonunu görebilir miyiz diye konuşmalar geçerken şimdi günü en masrafsız şekilde bitirebilme derdindeyiz çoğumuz. İnsani olarak yaşamak, insani ihtiyaçlar bir lüksmüş gibi, o gün karnımızı doyurabiliyorsak şükretmemiz gerekiyormuş gibi davranılıyor. Şükür siyaseti bu sistemin en büyük destekçisi. Sendikalaştığımız süreçten biliyoruz hiçbir şeyi mücadele etmeden kazanmadık. Şükrederek gelmedi hiçbir şey önümüze. Şu an farklı farklı fikirlere sahip olduğumuz tartıştığımız arkadaşlarımızla bir olarak soktuk sendikayı fabrikamıza.

Dostlar, bizi bölmelerine ayrıştırmalarına izin vermemeliyiz. İnancımız, ırkımız, rengimiz bölmemeli bizi. Gücümüz birliğimizden, örgütlülüğümüzden gelir. Bir kez daha görüyoruz ki yapılan seçimlerin sandıktan çıkan sonucun işçi sınıfına bir faydası yok, olmayacak da. Bizim siyasetimiz sınıf siyasetidir. Gittiğimiz yol bu siyasetten geçer. Mücadelemiz ekmek ve hürriyet mücadelesi, kavgamız sınıf kavgasıdır.

 

gebze metal işçisi kadın

İnsanca yaşayabileceğimiz bir gelecek için mücadeleye! - Gebze’den metal işçisi bir kadın

Selamlar yoldaşlar. Çalıştığım fabrikada henüz deneme sürecindeyim, yeni bir işçiyim. Gün geçtikçe iş başvurusu için gittiğinizde karşılaştığınız modern döşenmiş, lüks ve temiz iş görüşmesi ortamından iyice uzaklaşıyorsunuz. İşe girince gerçekler, küçücük dolaplar, sıkış tıkış bir şekilde bir sürü insanın aynı odada giyinip soyunmak zorunda olması, kir, pas, toz içinde bir çalışma ortamı. Yıllardır burada çalışan insanlara bile hâlâ normal gelmiyor bu ortam. Fakat bu durumlara karşı bir örgütlenme de olmamış. Burjuvazi işçi sınıfı örgütlenmesin diye her şeyi yapıyor. Hepimiz aynı fabrikada işçi olmamıza rağmen, hayatımızın tamamını etkisi altına alan, en temel yani ekonomik dertlerimizin aynı olması gibi bir kader ortaklığımız varken, seçim gündeminde farklı adayların seçmeni olan iş arkadaşlarım bir süreliğine de olsa birbirlerine düşmanca bakabiliyor. Neyse ki bu kalıcı bir gündem olmayacak ve neyse ki biz devrimciler gerçekleri işaret etmeye, gücümüz birliğimizden gelir demeye devam edeceğiz.

Paylaşmak istediğim diğer bir konu var. Bundan birkaç ay önce bizim fabrikaya yıllarını vermiş 25-30 işçiyi kovmuşlar. Küçülme bahane edilmiş ama hemen arkasından milyon euroluk makinalar almışlar ve İŞKUR anlaşmalı ücretli köle trafiği de tam gaz devam etmiş. Sendika bu işten atmalara sessiz kalmış, atılan işçiler kendi başına dava açmış. Zaten şirket sendikayla dostluğunu farklı sülalelerin birbirlerinden “kız alıp verme”sine benzer bir şekilde pekiştirmiş. Şubeden bir sendika bürokratı gidiyor, bizim şirkette üst düzey yönetici oluyor... Yoldaşlar, sendika en önemli mücadele araçlarımızdan biri olabilecekken istihdam bürosu gibi kullanılıyor, bizlerin alın teri üzerinden pazarlık dönüyor. Halkı kutuplaştıran burjuva siyaseti ile birbirimize düşman edildiğimiz, bir yandan emeğimizin ömür boyu gasp edildiği, bize zindan ettikleri hayatlarımızı kendi elimize almamız gerekiyor. Ömrümüzü patronlar için çalışarak harcamak zorunda kalmadığımız bir gelecek için özgürlük mücadelemizi yükseltmek zorundayız. Gün gelecek, biz işçiler masaya yumruğumuzu vuracağız. Hepimize mücadelemizde kolaylıklar diliyorum.

 

dilovası metal işçisi

Açlık dayatmalarına karşı örgütlenelim, sermayenin enflasyon hırsızlığına karşı mücadele edelim! - Dilovası’ndan bir metal işçisi

Merhaba yoldaşlar, ben Dilovası’nda çalışan bir metal işçisiyim. Açlık sınırının 10,135 yoksulluk sınırının 33,000 lira olduğu bir ülkede 8,506 lira asgari ücretle hayat mücadelesi veren işçiler olarak nereye kadar dayanacağız? Enflasyon oranları arttıkça işçinin ücretleri erirken, biz emekçiler gün geçtikçe daha da yoksullaşırken, ucuz iş gücünü sömüren patronlar servetlerine servet katarak daha da zenginleşmişlerdir. Bizim işçiler emekçiler olarak kurtuluşumuzun yollarından biri de sendikalarda örgütlenmektir. Bu açlık dayatmasına, sefalet ücretlerine karşı işçi sınıfı olarak örgütlenirsek karşılık verebiliriz. Sendikalı olan işçi örgütlü gücünü kullanarak ücretlerini açlık sınırından yukarı çıkarır, sosyal haklar elde eder ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi başarabilir. Bu örgütlü güç sayesinde istibdadın ve patronların dayattığı açlık ücretini elinin tersiyle itebilir.

Yılda bir, altı ayda bir belirlenen ücretler başta bir nebze iyi görünse dahi bir-iki aya kalmadan eriyor. İşçi sınıfı olarak hayat pahalılığına ve sermayenin enflasyon hırsızlığına karşı eşel mobil sistemi yani tüm ücretlere her ay gerçek enflasyon oranında otomatik zam yapılması biz işçi ve emekçilerin ortak taleplerinden biri olmalıdır.

Bugün istibdad yanlış ekonomi politikalarıyla döviz rezervlerini tüketti, ülkeyi dış borç batağına soktu… Bu borcun ağır faturasını da işçi sınıfına kesmek isteyeceklerdir. Biz işçi sınıfı olarak ne bu borcun oluşmasının sebebiyiz ne de paydaşıyız, işçi sınıfına yapılacak en ufak saldırıda üretimden gelen gücümüzü kullanarak karşılarına dimdik çıkmalıyız. Bir fatura kesilecekse bu AKP istibdadına ve onun imtiyazlar sağladığı, milyon dolarlık teşvikler verdiği, vergilerini sildiği sermaye ortaklarına kesilmelidir.

 

HT Solar Haziran 2023

Gerçek bir üçüncü yol işçi ve emekçilerle kurulacak- Tuzla HT Solar’dan bir işçi

Selamlar yoldaşlar ve dostlar.

Seçimler geldi geçti. Fabrikalarımızda ve işyerlerimizde seçimden kaynaklı gündeme gelen tüm konular üzerine konuştuk, tartıştık. Kim kimle görüşmüş, kim kimi desteklemiş takip edip durduk. Tarafların kimi siyasi vaatleri oldukça gündem oldu. Cumhur veya Millet ittifakı dışında alternatif oluşturan isimlerin bir anda “kilit isim” yapıldığını gördük ve tüm mikrofonlar bu siyasetçilere uzatıldı. Belki de kariyeri boyunca bir daha bu kadar el üstünde tutulmayacak Ümit Özdağ gibi faşistler ise sığınmacıların kovulması gibi aynı teraneleri sayıklayarak maalesef ülkenin gündemini belirledi. Biz bu ülkenin asıl derdinin sığınmacılar olmadığını çok iyi biliyoruz. Ne istihdam sorunu ne de alıp başını giden konut fiyatları Suriyelilerin değil bizzat iktidarın bilinçli ekonomik kararlarının sonucu. Yerli ve yabancı kapitalistler ekonomiyi soğutmasın diye yoksullaşmamızı istediler. Çarklar dönsün diye faiz düşürüldü, işçiliğimiz ucuzlatıldı, her geçen gün ekmeğimizin bir parçası kapitalistlerin cebine gitti. Biz yoksullaştık ama patronlar zenginleşti. Yani tenceremizi boşaltan ne Afgandı ne Suriyeli. “Yerli ve milli” iktidardan başkası değildi. Bu süreçte Ümit Özdağ veya Sinan Oğan gibilerin suyu bulandırarak bizi memleketin asıl dertlerinden nasıl uzaklaştırdığını izledik gördük. Bu acı tabloda işçilerin ve emekçilerin sesi olma iddiası taşıyan sol ve sosyalist hareketlerin ise şapkasını önüne koyma vakti gelmiştir. “İktidara yarar” mantığıyla yapılan her şeyin iktidara yaradığını gördük. İşçilerin ve emekçilerin en yakıcı sorunlarını gündeme getiren, sendikalaşmadan tutun da kamulaştırmaya kadar birçok talebimizi seçim gündemi haline getirebilecek bağımsız bir aday çıkarabilirdik. “Ne Cumhur ne Millet” diyenlerin nasıl ilgi topladığını, potansiyelinin üzerinde bir odak haline geldiğini gördük. Sinan Oğan’a verilen oyların sadece milliyetçi duygularla değil aynı zamanda siyasetin iki kutbuna da olan tepkiden kaynaklandığını düşünürsek bizim kendi adayımız da gayet “kilit isim” haline gelebilirdi. Hem de onunla bununla pazarlık yapmadan, aldığı oyların gazıyla kendini siyasetçilere pazarlamadan taleplerimizi haykırabilirdi: Sendikalaşmanın önündeki tüm engeller kaldırılsın! Patronlara servet vergisi! Özelleştirme değil, işçi denetiminde kamulaştırma! Yoksulluk sınırının altında ücret almak istemiyoruz! Asgari ücretlilerin vergi dilimine son!

 

Smart Solar Haziran 2023

Patron ittifakı değil işçi ittifakı gerek- Gebze Smart Solar fabrikasında çalışan bir işçi

Dostlar merhaba. Smart Solar işçileri olarak bu gazetenin sayfalarında mücadelemizi başladığımız günden bugüne kadar her ay sizlere yazdık sınıf dostlarına aktardık. Şimdi geldiğimiz noktada ise patronun tüm hukuki itirazlarına rağmen mücadelemizin haklılığı hukuk önünde tescillenmesiyle Birleşik Metal-İş sendikasında resmi olarak örgütlenmiş bulunmaktayız. Memleketin hali ortadayken, enflasyona karşı hala ölüm-kalım savaşı verilirken, istibdad seçimi kazanmak için işçilere hamaset okumaktan ve halkı birbirine kırdırmaktan başka bir şey yapmazken, memleketin birçok yerinde işçiler hala anayasal haklarını kullanamazken, kadın düşmanları meclis koltuklarını işgal ederken bizim sevincimiz buruk bir sevinçtir. Bizler ne millet ittifakının özelleştirmeci, piyasacı, işçi düşmanı vaatlerinde ne istibdadın işsizlik ve açlığın nedeni olan hırsızlık ekonomisinde kendimize yer bulabildik. Türkiye işçi sınıfının hakkettiği düzenin sandıklara sığmadığının, aksine geçmişteki başarılı mücadele örneklerinin Smart Solar fabrikasında ve tüm fabrikalarda hayata geçmesiyle hayatlarımızda bir nebze olsun nefes alabileceğimizi söyledik. Evet, bugün Türkiye bir seçimden geçiyor tüm televizyon kanallarında, radyolarda ve sosyal medyada diğer seçimlerde olduğu gibi Türkiye için son fırsat olduğu söyleniyor.

Ancak Türkiye işçi sınıfının hayatta kalma durumu bir sandık fırsatına bağlıysa zaten vah olsun halimize. Bizler patron partilerinin sandıklarında her seçimde oy kullandık yine kullanacağız ancak ne alım gücümüzü, ne de yaşam şartlarımızı bu patron partilerine verdiğimiz oylar değil sokakta verdiğimiz mücadele belirledi. Bugün Smart Solar işçileri olarak yaşadığımız şey tam da budur. Her birimiz başka partilere oy veriyor hatta kimilerimiz yanında çalıştığı arkadaşının canını sıkıyor ama mesele hayatın gerçeklerine geldiğinde işte o zaman Türkiye’yi baştan aşağıya değiştirecek bir ittifak görüyoruz: patron partilerinden arınmış işçi ittifakı. 23 Haziran 2022 de bir kadın işçi arkadaşımızı sendika üyesi olduğu için işten attıklarında fabrikayı işgal ederken patronun, polisin, Çalışma Bakanlığından gelen müfettişin ve sınıf dostlarımızın gördüğü güç bu ittifaktır. Bu ittifak tüm memlekette örgütlenmedikçe ya patron partilerinin oy hesaplarında bir rakam olup buruk sevinçler yaşayacağız ya da bu ittifakı örgütleyip sendikal kazanımlarla yetinmeyip yüzümüzü iktidara döneceğiz.

 

Renault

Oy tercihlerimiz farklı olsa da sorunlarımız ve kaygılarımız aynı- Bursa OYAK Renault'tan bir işçi

OYAK Renault fabrikasında EYT'nin çıkmasıyla birlikte yönetimin belirlediği tarihlere göre işten çıkışlar devam ediyor. Emekli olanların yerini doldurmak için bölümler arasında birçok kişinin çalışma yerleri değişiyor. Daha çok montaj bölümüne geçişler yapılıyor. Montaj bölümü diğer bölümlere göre çalışması zor olduğundan dolayı kimse çalışmak istemiyor. Yönetime işten çıkmak istediğini bildiriyor. Üç defa çalışma alanı değiştirilen işçinin istediğinde kıdem tazminatı alıp çıkma hakkı var. Çıkmak isteyenler bu hakkı kullanarak işten çıkıyor. Renault yönetimi de daha iyi bir çalışma alanı yaratmak yerine isteyen çalışır, istemeyen çıkar gider düşüncesinde! Çıkanların yerine sözleşmeli işçiler alınıyor. Türk Metal sendikası işten çıkışlarla ilgili ve çalışma koşullarıyla ilgili hiçbir adım atmıyor.

Bir diğer sorun ise fabrikada duruş olduğu dönemlerde ücretin yüzde 76’sının ödenmesi.  Sendika yönetimi bu yüzde 76 ile ilgili herhangi bir mücadeleye girmiyor. Geçmiş dönemde Bosch fabrikasında yüzde 76 ile ilgili mücadele edilmiş. Bunun sonucunda Bosch yönetimi maaş kesintisini durdurmuştu. Fabrikadaki herkes bizim de Bosch işçisi gibi mücadele etmemiz gerektiğini söylüyor. Ama sendika oralı olmuyor!

Ülkeye baktığımızda ise bir seçimi daha geride bıraktık. Seçimler de hangi adaya, hangi parti ya da ittifaka oy vermiş olursak olalım, ya da bizim yaptığımız gibi pusulaya çarpı atmış olalım hiçbirimiz içinde bulunduğumuz durumdan hoşnut değiliz! İşçi ve emekçiler olarak oy tercihlerimiz farklı olsa da sorunlarımız, kaygılarımız aynı. Bu durumun farkına varmalıyız.

Hayat pahalılığı, enflasyon ve düşük ücretler altında ezildiğimiz bir Türkiye’de yaşıyoruz. İşsizlik her geçen gün artıyor. Grev hakkımız, sendika ve örgütlenme özgürlüğümüz yok sayılıyor. Güvencesizlik ve gelecek kaygısı iyice büyüdü, hepimiz bu durumun sıkıntısını yaşıyoruz. Şunu iyi bilelim: Bir kurtarıcı gelip bizi kurtarmayacak, sorunlarımız kendiliğinden çözülmeyecek, çözüm işçi sınıfının mücadelesiyle gelecek!

 

tofaş

İşçi ve emekçi sınıfının mücadelesi ile kurtulacağız bu sömürü düzeninden! - Bursa Tofaş fabrikasından bir işçi

Her şeye, her gün zam geliyor. Asgari ücret açlık sınırının altında, işçiler ve emekçiler patronlardan daha fazla vergi ödüyor. Milyonları sömürü düzenine mahkûm eden işçiden alıp patronlara veren bir iktidar nasıl olur da hala bu ülkede birinci parti çıkıyor? Dini ve milliyetçiliği kullanarak ayakta kalmayı başarıyor.

Bu milletin sahip olduğu fabrikaları, toprakları satan iktidar nasıl oluyor da milliyetçi oluyor. Türkiye’de milliyetçilik kavramı halkımızı kandırmak için kullanılıyor! Bu düzenin de sömürünün, adaletsizliğin de sürmemesi için Erdoğan'ın gitmesi gerekiyor.

Farklılıklarımızı bir kenara bırakıp tek bir bayrak altında toplanmalıyız. Ama bu bayrak herkesi kucaklayıcı olmalı, bu bayrak işçi sınıfının bayrağı olmalıdır. İşçi ve emekçi sınıfının mücadelesi ile kurtulacağız bu sömürü düzeninden!

Seçim gündemi sürerken Tofaş’ta da ilginç şeyler oluyor. Ne kadar şeffaf olmayan bir seçimle de olsa, şube başkanı olan kişi bir gece görevden alınıp yerine, başka biri atanıyor. Tipik Türk Metal demokrasisi işte! Tofaş’ta çalışan işçilerin bile bundan iki gün sonra haberi oluyor. Neden görevden alındığı bile belirsiz hadi görevden alındı neden yeni bir seçim yapılmıyor? Yeni atanan şube başkanı ise, Tofaş’ta işçiler tarafından küfürbaz, tacizci olarak anılıyor. Atanan bir şube başkanı Tofaş işçisini ne kadar savunacak! Yaptıkları en iyi şey atölyelere gelip fotoğraf çektirmek. Zaten eskisi gibi atölyelere gelen giden de olmuyor. İşçiler de Türk metal temsilcilerini görmek istemiyor.

 

İşçinin baharı mücadeleyle gelir! - Manisa’dan metal işçisi bir kadın

Merhaba dostlar, ben Manisa OSB’de bulunan büyük sayılabilecek bir metal fabrikasında çalışıyorum. Çalıştığım yerdeki herkesin gündemi seçimler. Böyle olması da çok normal. Herkes seçim sonrasını bekliyor, zamlar ne olur, pahalılık ne hâle gelir, ücretlerde iyileştirme olur mu? Herkes gözünü seçime dikti. Öyle ki bizim fabrikanın ana gündemi primlerdi, primler kaldırıldı ve herkes primleri konuşuyordu. Hatta tepki olarak mesailere kalınmıyordu. Ama şimdi bunu konuşamaz hâle geldik. Açıkçası biz emekçiler olarak önümüzü göremiyoruz. Çünkü televizyonlara kim çıkarsa çıksın, işçiler emekçiler namına tek söz etmiyor. Bizim borçlarımız ne olacak, ay sonunu nasıl getireceğiz, çocukları olanlar onlara nasıl daha iyi bir hayat sunabilecek… Bunlara yönelik biz tek bir gerçek çözüm göremiyoruz. Evet, büyük bir krizdeyiz ama öyle sanıyoruz ki kim seçilirse seçilsin krizin faturası bize kesilecek. Ya kemer sıktıracaklar ya yeni vergiler gelecek ya da acaba işten bugün mü çıkarılacağım yoksa yarın mı diye düşünen biz olacağız. Yani kim gelirse gelsin biz işçiye, emekçiye ve ayın sonunu kredi kartlarından nakit avanslar ile bitirenlere bahar gelmeyeceği çok açık. Bizim baharımız ancak biz mücadele eder, hayatımızı iyileştirmek için yan yana geliriz, işte ancak o zaman bizim baharımız gelir. Yani dostlar, tüm haklarımızı nasıl kazandıysak, gelecek güzel günleri de, baharı da biz dişimizle tırnağımızla kazıyarak mücadele ederek kazanacağız.

 

Kemer sıkma varsa mücadele de var- İkitelli’den bir metal işçisi

Merhaba işçi kardeşlerim,

Ben İstanbul'da bir metal işçisiyim. Geçtiğimiz ay ülkenin gündemi olan seçimler bizim fabrikamızın da ana gündemiydi. Seçim sürecini takip ederken bütün adayların biz işçiler hakkında göz boyamak için bile olsa hiç bir vaadi yoktu. Tam tersine bizlere kemer sıkma sinyalleri verip durdular. Kıdem tazminatına el uzatacaklarını yine söyleyip durdular. Çok önemli başka konu da her iki ittifakın içinde de faşist örgütler bulunmakta. Kendi elleriyle büyüttükleri bu çeteleri bizim üstümüze salacaklar. Faşistlerin görevi her zaman yükselen mücadeleyi durdurmak üzerine olmuştur. Seçimleri hangi ittifak kazanırsa kazansın bizi büyük bir yoksulluk ve işsizlik dalgası bekliyor. Seçimlerden sonra büyük bir kemer sıkma operasyonu varsa büyük mücadeleler de yolda. Bizlerin bastırılması emeklerimizin yabancı sermayeye peşkeş çekilmesi var onların vaatlerinin arasında. Bu işçi sınıfı düşmanlarının arasında sıkışmış olan siyaset meydanı biz işçilere hiç bir hak ve hürriyet vermeyecektir bunu bilelim.

En temel haklarımız olan sendikalaşmanın önündeki engellemelerin kaldırılması, grev yasaklarının kalkması, insanca yaşayacak bir ücret talebimizi daha örgütlü ve güçlü biçimde söylemeliyiz. Faşist çeteleri ve onları besleyen NATO ve ABD’ye karşı işçi sınıfı mavi tulumuyla çıkmalı siyaset meydanına.

Ne istibdad rejimi ne Amerikancı muhalefet tek kurtuluş işçi sınıfının birliğinde örgütlülüğünde.

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Haziran 2023 tarihli 165. sayısında yayınlanmıştır.