Böke’nin kamulaştırması yalandan ama burjuvanın korkusu gerçek!

Böke’nin kamulaştırması yalandan ama burjuvanın korkusu gerçek!

CHP’nin yeni Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Halk TV’de verdiği röportajda yandaş beş müteahhit şirketinin üstlendiği hazine garantili projeleri kamulaştıracaklarını açıkladı. Cengiz, Limak, Kolin, Kalyon ve Makyol şirketlerinin beşi birden dünyanın en çok devlet ihalesi alan şirketleri sıralamasında ilk onda yer alıyorlar. Bu şirketlerin yabancı ortaklarla birlikte üstlendikleri havalimanı, otoyol, köprü, baraj, şehir hastanesi gibi projelerde hazine garantisi bulunuyor. Örneğin otoyolda belirli bir miktarda araç geçişi garantisi veriliyor ve eğer rakam düşük olursa kalan kısım hazineden karşılanıyor. Benzer şekilde şehir hastanelerinde hasta-müşteri garantisi verilmiş durumda. Dolayısıyla bu şirketler kamu ihalelerinden sadece müteahhitlik kârı elde etmiyorlar aynı zamanda onlarca yıl devletten kendilerinin ve yabancı ortaklarının kasalarına kaynak aktaracak bir hortumu hazineye bağlamış bulunuyorlar.

AKP medyasında burjuva telaşı

Selin Sayek Böke halk nezdinde son derece tepki çeken bu durum karşısında “kamulaştıracağız” diyerek aslında emekçi halkın haklı bir beklentisine yanıt verdi. En büyük tepkiyi de iktidar yanlısı basın yayın organlarından aldı. Sabah, “özel sektörü tehdit etti”; Yeni Şafak “özel sektöre tehditler savurdu”dedi. Yeni Akit “alın size diktatörlük” diye haykırdı. Yandaş medya Böke’yi burjuvaziye şikayet ediyordu. “Biz yandaş olabiliriz ama aynı sıfın mensubuyuz” diyorlardı. Belki ihaleleri onlar alıyordu ama TÜSİAD’ın diğer kodamanları da grev yasaklarından; kısa çalışma, ücretsiz izin dayatmalarından sonuna kadar faydalanıyordu. OHAL, yandaş olsun olmasın tüm burjuvaların önünü açmamış mıydı? En açık sözlüsü Melih Altınok oldu. Selin Sayek Böke üzerinden TÜSİAD başkanı Kaslowski’yi sessiz kalmakla eleştirdi. Kaslowski’nin İtalya doğumlu bir Yahudi olmasını da kullanarak yazısının başlığını “Simone bey siz Fransız sanayici ve işadamları derneği başkanı mısınız?” diye attı. Aklınca CHP ve TÜSİAD’ı bir tarafa koyup beşli çeteyi “milli sermaye” diye ambalajlayacaktı. Geçerken de Selin Sayek Böke’yi Stalin’e benzetmeyi ihmal etmiyordu.

AKP medyasında suçluluğun telaşı

İktidar yanlısı medyanın telaşı öncelikle kapitalist sınıfsal bir refleksten ileri geliyor ama aynı zamanda kamu kaynaklarına nasıl çöreklenmiş olduklarını gayet iyi bildikleri için hesap vermekten ölümüne korkuyorlar. Devlet ihaleleri ile elde ettikleri haksız kazançlar o kadar büyük bir tepki çekmiş durumda ki her zaman yaptıkları gibi CHP’yi, dinci, mezhepçi, milliyetçi propagandayla konsolide ettikleri tabanlarına şikayet etmekten özellikle imtina ediyorlar. Yapabildiklerinin en fazlası Kaslowski’nin Yahudi, Böke’nin Hristiyan kökenli olduğunu ima etmekten ibaret… Ama beşli çete devlet ihalelerinden milyarları cebe indirirken açlık sınırının altında asgari ücretle, işsizliğin ve yoksulluğun pençesinde kıvranan seçmenlerinin sınıfsal reflekslerini kaşımaktan epey korktukları anlaşılıyor. Bu yüzden Selin Sayek Böke’yi doğrudan burjuvaziye şikayet etmeyi tercih ediyorlar.

Selin Sayek Böke de CHP de patronları üzmez

O noktada çok telaşa gerek yok. Çünkü Selin Sayek Böke zaten mülakatın içinde burjuvaziyi ürkütmemek için hemen rezervlerini koyuyor. Özel sektörün kamulaştırılması mı? Haşa! Ben beş şirketten bahsediyorum diyor. “Müzakere yok!” diye çıkıştıktan hemen birkaç saniye sonra tabii ki “hukuk çerçevesinde” diyerek tazminatsız kamulaştırmadan bahsetmediğini, uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getireceklerini söylüyor. Yani aslında anlayana sözlerinin laftan ibaret olduğunu, pratikte gerçek bir kamulaştırma falan yapmayacaklarını belirtmiş oluyor. Ondan sonra mesajı gayet net alan özel sektör, TÜSİAD, Kaslowski, Koç, Sabancı neden tedirgin olsun? TÜSİAD’ın Böke’nin sözlerinden anladığı CHP iktidar olursa devlet ihalelerinden kendilerine daha fazla pay vereceğidir olsa olsa… Bu vesile ile beşli çetenin önde gelen ismi Nihat Özdemir’in de TÜSİAD üyesi olduğunu da hatırlatalım.

Samimi olan önce Tüpraş’ın kamulaştırılmasını savunur! Koç Holding beşli çete kadar talancıdır!

Selin Sayek Böke’nin sözleri emekçi halkın lehine bir kamulaştırma değildir. Batıcı-laik sermaye ve İslamcı sermaye arasındaki rekabette devletin rolüne ilişkindir. Bu rekabet bizim uzun bir süredir Türkiye’nin siyasi hayatına damgasına vuran burjuvazinin iç savaşı dediğimiz şeydir. Selin Sayek Böke rantçı, talancı sermaye gruplarından, devlet ihaleleri ile kamu kaynaklarına el koyanlardan bahsederken zerre kadar samimi değildir. Eğer öyle olsaydı beşli müteahhit çetesi ile birlikte Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olan Tüpraş’ın Koç Holding’e peşkeş çekilmesini de gündeme getirirdi. Üstelik Selin Sayek Böke’nin “hukuk çerçevesinde kamulaştıracağız” ifadesinin birinci dereceden muhatabı da Tüpraş ve Koç Holding’tir. Zira 2005 yılında Tüpraş’ın Koç Holding’e satışı Danıştay kararı ile durdurulmuştur. Bu karar “fiili imkansızlık” gerekçesiyle uygulanmamış, Tüpraş’ın Koç Holding’e peşkeşi Danıştay kararı, hukuk, Anayasa, her şey paspas edilip çiğnenerek gerçekleştirilmiştir. Tüpraş’ın kamulaştırılması bir zarurettir ve bırakın Koç Holding’e verilecek tazminatı, Koç Holding, yıllık cirosu 100 milyar dolara yaklaşan bu sanayi kuruluşundan elde ettiği haksız kazançların karşılığını bu halka ödemekle yükümlü tutulmalıdır. Ama tabii ki Selin Sayek Böke’nin bunları savunması “fiilen imkansızdır!” Çünkü kendisi TÜSİAD’ın has partisi CHP’nin genel sekreteridir. CHP’nin ekonomi programı tamamen yerli ve yabancı sermayeye güven vermek üzerine kuruludur. İşçi sınıfı ve emekçi halk ise CHP için aynı AKP için olduğu gibi oy deposundan ibarettir.

CHP’nin solculuğu gibi kamulaştırması da sahtedir!

Kamulaştırma tartışmasının fiilen varacağı bir yer yoktur. Ama eğer gerçekler doğru şekilde ortaya konursa AKP’nin de CHP’nin de sınıfsal maskesini düşürmek gibi hayırlı bir amaca hizmet edebilir. Bu vesile ile Selin Sayek Böke’nin sözlerini içindeki tutarsızlıkları ve riyakârlığı görmeden ve göstermeden haberleştiren “sol” ve “sosyalist” basının da içine düştüğü büyük yanlışa işaret etmek gerekiyor. CHP’de bir gram solculuk görüp sevinçle haber yaparak, yine kendilerini sağ partilere oy veren işçi ve emekçiler nezdinde burjuva CHP ile aynılaştırıyorlar. CHP’nin riyakârlığını, yalancılığını, itibarsızlığını kendi üstlerine sıçratıyorlar. Beşli çetenin teşhiri ile bu kesimlerde tüm burjuvaziye karşı bir sınıfsal bilinç oluşturmak varken, AKP yandaşlarının beşli çete ile TÜSİAD’ı karşı karşıya koyup, bu oligarkları yerli ve milli bir ambalajla halka sunmasına yardım ediyorlar. Sonra “sol işçi ve emekçilere neden ulaşamıyor?” Sol internet sitelerinde sayfalarca analizler, felsefi tartışmalar… Sol CHP kuyrukçuluğunu bırakıp bir türlü sınıf siyaseti yapmadığından olmasın?

Yalandan değil gerçek bir kamulaştırma programı gerek

Boş lafı bırakın! İşe önce Tüpraş’ın kamulaştırılmasını savunmakla başlayın! Bankaların kamulaştırılmasını savunun! Aynı modern tefeciliğin farklı renkleri olan mevduat bankalarının da katılım bankalarının da kamulaştırılmasını birlikte savunun! Tabii ki beşli çetenin bu halktan çaldığı her kuruşun da peşinde olacağız! Hepsini tazminatsız ve işçi denetiminde kamulaştıracağız! CHP gibi yalandan değil işçi sınıfına yaslanan gerçek bir kamulaştırma programıyla tüm emekçi halkın sola kulak vermesini sağlayabiliriz!