Komintern'in 100. yılı konferansı: Anti-emperyalist öfke! Enternasyonalist coşku! İşçi sınıfı kararlılığı!
Devrimci İşçi Partisi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen "Komünist Enternasyonal'in 100. yıldönümünde Komintern'den Geleceğin Dünya Partisi'ne" başlıklı konferans Beyoğlu SES Tiyatrosu'nu dolduran bir kalabalıkla ve coşkulu bir havada gerçekleşti. Konferans Arjantin, Yunanistan, Rusya, Fransa, Bulgaristan, Sırbistan, Azerbaycan, Makedonya, Finlandiya ve İran'dan sosyalistleri bir araya getirdi. Konferansın açılış bölümüne ise HT Solar ve Cargill işçileri damgasını vurdu.
HT Solar işçileri: "Bütün ülkelerin işçileri birleşin!"
HT Solar işçileri geçtiğimiz yıl aynı yerde düzenlenen Ekim Devrimi 100. yıl konferansı sırasında Tuzla'da sendikalaşma mücadelesinde işgalli bir grev sürecinin başında oldukları için katılamamışlardı. HT Solar işçileri bu yıl konferansa sendikalı olarak ve başarılı bir işçi mücadelesinin öncüsü olmanın özgüveniyle katıldılar. HT işçileri "işgal, grev, direniş" sloganlarıyla hep birlikte sahneye çıktılar. HT işçileri adına yapılan konuşma bir işçi mücadelesi manifestosu niteliğindeydi. "Sendika hakkını grev yaparak ve direnerek kazandık" sözleri yine "işgal, grev, direniş" sloganlarıyla kesildi. HT Solar işyeri temsilcisi yoldaşımız Çinli şirketin Türk hükümetini ve sarı Türk Metal sendikasını arkasına alarak Türk işçisine saldırdığını, patronların saldırısının uluslararası olduğunu belirtti ve sözlerini "bütün ülkelerin işçileri birleşin" sözleriyle bitirdiğinde salon bir kez daha alkış ve sloganlarla çınlıyordu.
299 gündür direnen Cargill işçileri: "Çocuklarımızın geleceği için direniyoruz!"Cargill işçileri de sahneye "işçilerin birliği sermayeyi yenecek" sloganlarıyla ve üzerinde çocuklarının fotoğraflarının olduğu "çocuklar iyi yaşasın diye babalar direniyor" yazılı pankartla çıktı. Sendikalaştıkları için Amerikan gıda tekeli Cargill tarafından işten atılan işçiler adına Suat Karlıkaya, fabrika önünde sürdürdükleri direnişin 299. gününde olduklarını ve bu mücadeleyi sadece bugün haklarını almak için değil aynı zamanda çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için sürdürdüklerini belirtti. Cargill işçileri kazanırsa tüm işçi sınıfı kazanacaktır diyen Karlıkaya, köylerde ve mahallelerde halka mücadelelerini anlatmak için yaptıkları çalışmaları aktardı. Bu coşkulu ve anlamlı konuşma "Cargill işçisi yalnız değildir" ve "zafer direnen işçilerin olacak" sloganlarıyla sona erdi.
NATO'ya ve emperyalizme karşı enternasyonalizm
Etkinlik uluslararası konukların konferansı selamladığı konuşmalarla devam etti. Hürriyet devriminin toprakları Makedonya'dan Levitza temsilcisi Liliana Istatova, partilerinin mücadelesini ve ülkedeki siyasal durumu paylaştı. Makedonya'nın NATO'ya alınmasına karşı kesin bir tutum alarak, hem iktidarı hem de muhalefeti NATO'culukla eleştirdi ve enternasyonal dayanışma çağrısı yaptı. Bulgaristan'dan Daniela Penkova ve Ilian Stanchev Bulgaristan'da yükselen milliyetçiliğin işçi sınıfının haklarına yapılan saldırılarla el ele gittiğini belirtti. Bulgaristan'da sendikal hareket içinde çalışan yoldaşlarımız saldırıların Avrupa çapında olduğunu ve Bulgaristan'ın bundan payını almakta olduğunu ve mücadelenin mutlaka aynı şekilde enternasyonal bir cevap üretmesi gerektiğini vurguladı. Sırbistan'dan Marx 21 örgütünden Pavle Iliç, "Balkanlar NATO'ya mezar olacak" sloganlarıyla kürsüye çıktı. Güçlü bir enternasyonalist perspektifle NATO'nun Yugoslavya'yı bombalamasının 20. yılında Belgrad'da düzenlenecek enternasyonalist ve anti-emperyalist bir konferansın çağrısını yaptı. Azerbaycan'dan Haqiqat grubu adına konuşan Çingiz Topçiyev, şovenizmin "iki devlet tek millet" demagojisine karşı biz çok yakın ve kardeş olan iki milletiz diyerek Türkiye'de komünist hareketin gelişmesinde Komintern'in Bakü'de düzenlediği Doğu Halkları Kurultayı'nın önemini vurguladı. Topçiyev, Azerbaycan'da oligarkların iktidarına karşı mücadele ederken, Amerikancı ve NATO'cu liberal muhalefetten bağımsız bir örgütlenmenin öneminin altını çizdi. Finlandiya'dan Marksist İşçi Birliği adına konuşan Dimitris Mizaras, Ekim devriminin yanı başında olan Finlandiya'da devrimin tarihsel gelişimini ve bu süreçte Komintern'in rolünü anlattı.
Sarı yelekleriyle konuştular
Fransa'dan Sarı Yelekliler hareketinin içinden gelerek konferansa katılan ROR (Proleter Devrimci Yeniden Doğuş) militanları adına Guy Hesser, sürecin gelişimini anlattı, ana akım medyanın yalanlarına karşı hareketin içinden bilgi verdi. ROR kapitalist krizin halk isyanlarını yeniden harlayabileceğini önceden analiz ettiğini ve bu yüzden solun genelinin aksine Sarı Yelekliler hareketine katılmakta ve ona müdahale etmekte geç kalmadıklarını aktardı. ROR'un öğrenci faaliyetinden gelen yoldaşımız da üniversite mücadelesinin Sarı Yeleklilerle etkileşim içinde nasıl yükseldiğini ve ROR'un bu süreçte aldığı tutumu katılımcılarla paylaştı. Fransız yoldaşların konuşmaları sırasında Fransa 68 Mayıs'ında atılan ve Gezi isyanı ile de özdeşleşen "bu daha başlangıç mücadeleye devam" sloganları atıldı.
Venezuela'dan mesaj: "Venezuela işçi sınıfı yenilmiş değildir"
Venezuela'dan Opcion Obrera'nın Amerikan darbesine ve emperyalist kuşatmaya karşı mücadele çağrısı yapan ve devrimci enternasyonalist bir perspektifle konferansı selamlayan mesajı okundu. Mesajda şu ifadeler yer aldı: "Komintern’in Şark üzerine, ulusal sorun ve sömürgeler sorunu üzerine tezlerinin derslerini çıkarmalı, günümüzde Venezuela üzerine yazabileceğimiz sayfalarla onları zenginleştirebilmeliyiz. Burjuva milliyetçiliğinin aşılması, kitlelerin ondan koparılmasına bağlıdır. Bugün emperyalizmin askeri işgali ve bir iç savaş tehdidiyle karşı karşıyayız. Ancak Venezuela işçi sınıfı yenilmiş değildir. Burada bizim mücadelemiz bütün güçlüklere rağmen devam ediyor."
Ayrıca Rusya Komünistleri Partisi (RKP) Yürütme Kurulu adına Yosif Abramson, Macaristan'dan Marksist Ezsmelet dergisi adına Tamas Kraus ve Japonya'dan Devrimci Komünist Birlik gönderdikleri mesajlarla konferansı selamladılar.
Uluslararası oturumda Yunanistan'dan EEK (İşçilerin Devrimci Partisi) Genel Sekreteri Savas Mihail Matsas, Arjantin'den Partido Obrero (İşçi Partisi) lideri Jorge Altamira, Rusya'dan OKP (Birleşik Komünist Partisi) Merkez Komitesi üyesi ve dış ilişkiler sorumlusu Darya Mitina ve Devrimci İşçi Partisi Genel Başkanı Sungur Savran konuştular.
EEK Genel Sekreteri Mihail Savas: "Trump sosyalizmden korkuyor"
İlk konuşmayı yapan Savas Mihail, dünya durumunu ekonomik ve siyasal açıdan değerlendirdi. Kapitalizmin ekonomik krizinin siyasal krizlere kendini ortaya koyduğunu belirtti. Ortadoğu'yu bir savaş volkanına benzeten Savas, savaşa karşı pasifist bir tutumun değil savaşa karşı savaşan devrimci bir politikanın önemini vurguladı. Avrupa Birliği'nin dağılma eğilimi içine girdiğini, Yunanistan'ın iflasının ardından, Brexit kaosunun geldiğini ve Alman-Fransız ekseninde bir AB projesinin de çökmekte olduğunu belirtti. ABD'nin de yönetilemez halde olduğunu Amerikan siyasal üst yapısının düşük yoğunluklu bir iç savaş yaşadığını, bunun sadece hakim sınıflar içindeki bir çatışmadan ibaret olmayıp, toplumun derinliklerinde köklerinin bulunduğunu savundu. Bu temelde Trump'ın bir açıklamasında "Amerika'da sosyalizm tehlikesi"nden bahsetmekte olduğunu aktardı, ve tüm bir 20. yüzyıl boyunca kızıl tehlikeyi dışarıda SSCB ve müttefiklerinde gören ABD'nin artık sosyalizm tehlikesinin ABD'nin kendi içinde görmekte olduğunun altını çizdi.
Partido Obrero lideri Jorge Altamira: "Enternasyonal olmadan proletarya diktatörlüğü savunulamaz!"
Jorge Altamira konuşmasında Üçüncü Enternasyonal'in (Komintern) uluslararası devrimci işçi hareketi açısından bir atılımı ifade ettiğini vurguladı. Daha önce Avrupa merkezli sınırlı bir coğrafyada varlık gösteren hareketin Komintern ile birlikte ezilen ve sömürge halklarla buluşmasının, Komintern'in kelimenin tam anlamıyla bir dünya partisi olarak kurulmasının önemine işaret etti. Lenin'in kapitalizmin çürüme çağına girmiş olmasına dair analizinin Komintern'in arkasındaki temel fikirlerden biri olduğunu vurgulayan Altamira, reformizmin farklı varyasyonlarına karşı devrimci politikanın temelinin bu analizde yattığını söyledi. Latin Amerika'daki siyasal durumu da değerlendirirken Venezuela'dan Brezilya ve Arjantin'e yoğun bir sınıf saldırısı altında olan ama aynı zamanda burjuvazinin ve emperyalizmin elinde yönetilemez bir halde olan kıtanın Lenin'in vurguladığı fikrin bir kanıtı olarak karşımızda durduğunu söyledi. Altamira, Stalinist bürokrasinin elinde yozlaşan Komintern'in devrimlere öncülük ederken devrimlere engel haline getirildiğini, devrimci partiler inşa ederken devrimci partileri yok etmenin bir aracına dönüştüğünü hatırlattıktan sonra, her ne kadar Stalinizm Sovyet devletini savunduğunu söylese de Trotskiy'in enternasyonal olmadan Sovyet devletini (proletarya diktatörlüğünü) savunmanın mümkün olmadığına, enternasyonalin tasfiyesinin nihayetinde kapitalist restorasyonla sonuçlanacağına dair muazzam öngörüsünün haklı çıktığını vurguladı.
Rusya OKP'den Darya Mitina: "Komintern tarihin gördüğü en büyük ve güçlü örgüttü"
Rusya Birleşik Komünist Partisi Merkez Komitesi Dış İlişkiler Sorumlusu Darya Mitina, İkinci Enternasyonal'den Üçüncü Enternasyonal'e doğru nasıl gelindiği üzerinde durdu. Lenin ve Trotskiy'in dünya devrimi açısından Komintern'in oynadığı role dair ortak olan görüşün, yani devrimin zaferi için mutlaka Avrupa'ya yayılması gerektiği düşüncesinin altını çizdi. Daha sonra Ekim Devrimi'nin ürünü olan Sovyet devletinin Komintern'in gelişmesindeki rolünü vurguladı. Komintern'in adım adım nasıl 300 bin kişiyi istihdam eden dev bir örgütlenmeye dönüştüğünü ve dünya çapına yayılan büyük bir ağ oluşturduğunu anlattı. Bu anlamda Darya Mitina da farklı bir bakış açısından Komintern'in dünya proletaryası için bir doruk noktası olarak tanımlayarak konferansın ortak vurgusunu paylaşmış oldu.
Sungur Savran: "İkiyüzlü burjuva kozmopolitizmine karşı işçi sınıfı enternasyonalizmi"
Sungur Savran, öncelikle HT Solar ve Cargill işçilerinin mücadelelerini selamlayarak sözlerine başladı. Burjuvazinin kozmopolotizminin iki yüzlü karakterini teşhir etti. Burjuvazinin kendi aralarındaki uluslararası işbirliğinin yüceltilecek hiçbir yanı olmadığını, burjuvazinin sözde enternasyonalizminin özünde işçi sınıfı ve ezilen halklara düşmanlık olduğunu söyledi. Erdoğan'ın emperyalizmin kanatları altında başlattığı siyasi serüveninin vardığı yerde, her gün tekrarladığı "yerli ve milli" olmak söyleminin de aynı nitelikte olduğunu vurguladı. Esas işçi sınıfı mücadelesinin yerli olduğunu hatırlatan Savran, öte yandan işçi sınıfının beynelmilel olduğunu ve her milletten memleketten ezilenlerin sınıf mücadelesinde gerçekten birleşebileceğini söyledi.
Komünizmin Müslümanlığa, Müslümanların komünizme düşman olduğu koca bir yalandır!
Sungur Savran, Komintern’in ezilen halklara özellikle de Müslüman halklara ulaştığını hatırlatarak komünizmin Müslümanlık'a, Müslümanların da komünizme düşman olduğuna dair çok yaygın düşüncenin tamamen bir yalan ve kara propaganda ürünü olduğunu söyledi. Sungur Savran özellikle Komintern tarihinde çok önemli bir rol oynayan Bakü'deki Doğu Halkları Kurultayı'nın üzerinde durdu. Türkiye Komünist Fırkası'nın Mustafa Suphi ve yoldaşları tarafından bu kongrenin ardından kurulduğunu söyleyen Savran, Türkiye Komünist Fırkası'nın bir dünya partisi olan Komintern'in parçası olarak kurulduğunu bunun çok önemli olduğunu, DİP'in bu tarihe sonuna kadar sahip çıktığını ancak bu geleneği takip ettiğini söyleyen pek çoklarının bu gerçeği unuttuğunu ekledi.
Venezuela'ya mesaj: Emperyalizmin her türlüsüne karşı yanınızdayız!
Sungur Savran konuşmasında Venezuela'ya özel bir yer ayırdı. Konuşmasının bu bölümünde İspanyolca konuştu ve ardından Türkçe olarak tekrarlayarak şunları söyledi: “Kardeşlerim, erkekler ve kadınlar! Emperyalizmin her türüne, ister Amerika’nınkine, ister Avrupa’nınkine, karşı yanınızdayız! Direnin! Bütün ülkelerin işçileri ve yoksulları yanınızdadır! Her ülkede mücadele, ekmek ve hürriyet mücadelesidir!”
100 yıl sonra Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht devrimlerde yaşamaya devam ediyor: "Vardık, Varız, Var olacağız!"
Son oturum Devrimci İşçi Partisi adına öldürülmelerinin 100. yılında Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'in hayatı ve mücadelesi üzerine oturum başkanının yaptığı bir sunumla başladı. Rosa Luxemburg'un teorik ve politik gücü ve hatipliğinin, Liebknecht'in ise ajitatör ve eylem adamı yönüyle birbirini tamamlayan önderler olduğunu örnekleriyle ortaya konan sunumda Rosa ve Karl'ın Sosyal Demokrat lider Ebert ve onun Savunma Bakanı Noske'nin irade ve talimatıyla katledildiği, bugün Ebert'in adıyla kurulan vakıfların sendikal hareket içinde sinsice işçi düşmanlığına ve emperyalizme hizmet etmeye devam ettiği hatırlatıldı. Sunum şöyle sona erdi:
“Rosa Luxemburg'un ‘Ya sosyalizm, ya barbarlık!’ şiarı bugün de bütün somutluğu ile karşımızda duruyor. Ama aynı zamanda dünyanın dört bir yanında halk isyanlarıyla, kitle hareketleriyle devrim, ‘vardım, varım, var olacağım!’ diyor; önderliğini arıyor; ayağa kalkacağı günü bekliyor. O yüzden bugün yüzyıl sonra, Rosa'nın Liebknecht'in mirasına sahip çıkıyor, Komintern'in kuruluşunun 100. yüzyılında onları da anmayı bir görev biliyoruz.”
Pablo Heller: İşçi sınıfının zaferi için proletarya diktatörlüğü programına sahip ulusal ve uluslararası düzeyde devrimci partileri inşa etmeliyiz!
Partido Obrero, Ulusal Komite üyesi olan Pablo Heller, Lenin'e referansla enternasyonallerin tarihsel gelişimi içerisinde Komintern'i ayıran yönün Marx'ın merkezi sloganı olan "proletarya diktatörlüğü"nü gerçekleştirmesinde yattığını vurgulu bir şekilde ortaya koydu. Pablo Heller sunumunda şu çözümlemeler üzerinde yoğunlaştı: Komintern öncelikle net ve açık bir program temelinde kurulmuştur ve bu program İkinci Enternasyonal'in oportünist çizgisiyle tartışarak ve ayrışarak somutlanmıştır. Enternasyonalizmin salt bir ahlaki dayanışma ilkesine dayanmaz, üretici güçlerin uluslararası karakterinde maddi temelini bulur, kapitalist ulus devletler bir engel haline gelmiştir ve üretici güçlerde yıkıma yola açan krizler dolaysız bir biçimde iktidar sorununu ortaya koymaktadır. Komintern'in kuruluşunda net şekilde görüldüğü gibi kapitalizme karşı mücadele, bir iktidar mücadelesidir ve hem ulusal hem uluslararası düzeyde devrimci partiler kurmak tarihsel ve güncel bir görev olarak karşımızda durmaktadır.
Fikret Başkaya: Kapitalizm sınırlarına dayanmıştır!
Türkiye'nin önde gelen Marksist aydınlarından olan ve enternasyonalizmi fikri mücadelesinin önemli bir parçası yapmış olan, entelektüel alanda ortaya koyduğu ve resmi ideolojiyle hesaplaşan ve bunun bedellerini ödemekten çekinmeyen bir fikir mücadelecisi olarak konferansımıza katkı sundu. Konuşmasında kapitalizmin üretici güçlerin gelişmesi ve doğal kaynaklar açısından sınırlarına dayandığını, kapitalizmin kendi kendini her zaman yenileyebileceğine dair düşüncelerin büyük bir yanılsamaya dayandığını söyledi. İnsanlığın kurtuluşu için kapitalizmin aşılması gerektiğini bunun ise ulusal sınırlar dahilinde asla mümkün olamayacağını belirtti. Başkaya şöyle devam etti: "Dolayısıyla bir enternasyonalin gerekli olup olmadığını tartışmak bile anlamsızdır. Tartışacağımız şey nasıl bir enternasyonal örgütlenmenin olacağıdır." Fikret Başkaya buradan hareketle kendi fikrinin geleceğinin enternasyonalinin çok partili ve farklı ideolojileri içinde barındıran özelliği ile Birinci Enternasyonal'e benzeyebileceği yönünde olduğunu söyledi. Başkaya, Komintern'in her ülkede tek bir komünist partisi ilkesini eleştirerek bir dünya partisi fikrinden ziyade federatif bir yönelişi savundu.
Sungur Savran: Dördüncü Enternasyonal'in programını Komintern'in örgütüyle birleştirelim!
Sungur Savran, son oturumda Başkaya ile proletarya diktatörlüğünün çok partili olması gerektiği konusunda hem fikir olduğunu ancak bir dünya partisi olarak enternasyonalin federatif değil demokratik merkeziyetçi olması gerektiğini belirtti. Komintern'in Leninist parti modelinin enternasyonal alanda bir dünya partisi olarak tezahürü olduğunu belirten Sungur Savran, geleceğin enternasyonali için izlenmesi gereken formülün IV. Enternasyonal'in programını Komintern'in örgütüyle birleştirmek olduğunu söyledi.
Levent Dölek: Enternasyonal partidir, programı proletarya diktatörlüğüdür!
Kapanış konuşmasını yapan Levent Dölek, konferansın Komintern için bir tarihsel anma yapmayı değil devrim için bir dünya partisi inşasını tartışmayı amaçladığını ve bu amaca ulaşıldığını söyledi. Konferans neredeyse konuşmaların tamamında ve bir bütün olarak Komintern'i uluslararası işçi hareketinin ve devrimci partinin örgütlenmesinde bir doruk noktası olduğunu tespit etmiştir. "Proletarya diktatörlüğü" bu konferansta demokrat kamuoyu önünde utana sıkıla bahsedilen bir tarihsel tanımlama olarak değil tüm açıklığı ve vurgusuyla, dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfının programının en özlü ifadesi olarak savunulmuştur. Levent Dölek, yıllarca devrimci Marksistleri sınıf indirgemecilikle suçlayanların kimlik indirgemeciliğini dayattığını ve sosyalizmi bile bir kimliğe indirgediğini söyledi. Sosyalist hareket içinden son dönemde emperyalizmle ve burjuvaziyle yapılan işbirliklerinin sosyalist kimlik altında meşrulaştırılmaya çalışılmasını eleştiren Dölek, kimliklerin bir şey ifade etmediğini önemli olanın program ve parti olduğunu savundu. Biz kimseyi bir kimliğin altında toplanmaya çağırmıyoruz, işçi iktidarını hedefleyen devrimci bir program ve bu programla donanmış bir dünya partisini inşa etmeye çağırıyoruz diyen Dölek, IV. Enternasyonal'in programatik zirvesine ayağımızı basarak Komintern'in temsil ettiği doruğa yeniden tırmanmayı hedeflediklerini söyledi. Dölek, Enternasyonalle savaşacağız ve kazanacağız diyerek konuşmasını bitirdi.
Enternasyonalle kurtulur insanlık!
Kapanış konuşmasının ardından tüm uluslararası delegasyon birlikte sahneye çıkarak, İspanyolca "Venezuela'daki emperyalist darbe kahrolsun! Yankiler Latin Amerika'dan defolun!" yazan bir pankartın arkasında tüm salonla birlikte ve herkes kendi dilinde olmak (11 ayrı dilde) üzere enternasyonal marşını söylediler. Konferans "yaşasın sosyalist dünya devrimi" sloganlarıyla coşkulu bir biçimde sona erdi.