DİP Merkez Komitesi Bildirisi: Tekfirci mezhepçi katliamcı HTŞ, Suriye’nin meşru iktidarı değildir! Soykırımcı Siyonistler hiçbir halkın koruyucusu değildir!

Suriye’de tekfirci ve mezhepçi HTŞ (Heyet Tahriri’ş-Şam) çetelerinin Alevilerden sonra Süveyda’da Dürzî halkına karşı da girişmiş olduğu etnik temizlik harekâtını, halka uyguladıkları işkenceleri ve yargısız infazları lanetliyoruz ve bu saldırılara karşı Dürzî halkının direnişini meşru müdafaa olarak selamlıyoruz. Bununla birlikte HTŞ’nin saldırılarını fırsat bilen Siyonist İsrail’in Suriye’ye yönelik hava saldırıları meşruiyetten yoksundur. Kendisini Dürzî halkının koruyucusu ve hamisi olarak göstermeye çalışan Siyonistler büyük bir ikiyüzlülük içindedir. Siyonizm Yahudiler dâhil olmak üzere hiçbir halkın koruyucusu da hamisi de olamaz. Onlar sadece ve sadece ırkçı, dinci Siyonist emellerini kollamakta ve Batı Asya’da (Ortadoğu’da) Amerikan emperyalizminin çıkarlarını korumaktadır. İsrail’in Suriye’ye saldırısı bir halkı kurtarmak için değil halkların katili, emperyalizmin bekçisi Eş-Şeraa’yı kırbaçlayarak terbiye etmektir.
Bugüne kadar Siyonizme tek kurşun sıkmamış olan, İsrail’in ağır saldırılarına karşı da uysallığı elden bırakmamaya devam eden HTŞ ve onun işbirlikçi lideri Eş-Şeraa’nın iktidara, Amerikan ve İngiliz emperyalizminin himayesi, Türkiye’nin desteği ve Siyonizmin onayı ile geldiği unutulmamalıdır.
Bu noktada Türkiye’de iktidarın yürüttüğü ikiyüzlü Suriye politikasının üzerinde durulmalıdır. İktidar yine İsrail’i beylik sözlerle kınamakta ve yine pratikte Siyonistlerin ayağına basan hiçbir adım atmamaktadır. İktidar tekfirci mezhepçi çeteleri dün Alevilere bugün Dürzî’lere karşı etnik temizlik için cesaretlendirmekte, Suriye’yi ağır silahlarla bombalayan İsrail’e karşı ise dizginlemektedir.
TBMM’den çıkartılan tezkere de tam da bu doğrultuda HTŞ’nin tekfirci mezhepçi etnik arındırmacı saldırılarından, işkencelerinden ve yargısız infazlarından tek kelimeyle bahsetmemektedir. İsrail’e karşı ise topu uluslararası topluma yani açıkça taca atan bir tutum ortaya koymaktadır. Bu tezkereyi AKP ve MHP’nin yanı sıra CHP’nin (meclise taşıdığı Gelecek, Deva ve Saadet’le birlikte) ve İyi Parti’nin de desteklemesi Türkiye sömürgeci burjuvazisinin çıkar ortaklığının bir yansıması olarak tarihe geçmiştir.
Dem Parti’nin mecliste çekimser oy kullanması ve sonrasında yaptığı ayrı açıklamada diğer uca savrularak İsrail’in gayrimeşru saldırılarını yok sayması, sürmekte olan “petrol açılımı”nın olumsuz yansımalarından biri olarak kayda geçirilmelidir.
Batı Asya yıllardır emperyalizmin, Siyonizmin, sömürgeci ve işbirlikçi rejimlerin kışkırtmalarıyla bir katliamın başka katliamların gerekçesi yapıldığı bir boğazlaşmaya sahne olmaktadır. Dün mezhepçi reflekslerle İran’a yapılan saldırıya gösterilen hayırhah tavrın bugün benzer bir mezhepçi refleksle HTŞ’nin suçları gerekçe edilerek Suriye’de tekrarlanması kabul edilemez.
Elbette saldırı altındaki Dürzî halkının can havliyle katliamın durmasına vesile olan müdahaleden duyduğu memnuniyet onları suçlu kılmaz. Bununla birlikte hangi milletten, memleketten, inanç grubundan olursa olsun soykırımcı Siyonizm ile askerî ve siyasi angajman içine girmek asla meşru görülemez.
Gelinen aşamada Suriye’nin dört köşesi yabancı güçlerin ve vekillerinin işgali altında iken, bu ülkenin yönetim modeli üzerine projeler sunmanın, ayakları yere basmayan tasarımlar üzerinden tutum belirlemenin çıkar yol olmadığı görülmelidir. İsrail’den arındırılmış, emperyalist üs ve askerlerden kurtarılmış bir Batı Asya’ya doğru gitmeyen hiçbir proje, model, politika halkların çıkarına olmayacaktır.
Türkiye’den bakıldığında birincil görev Türkiye’nin İsraille her türlü ilişkisini kesmesi, NATO’dan çıkması ve emperyalist üslerin kapatılması için mücadeleyi yükseltmek, nihayet Türkiye’yi mezhepçiliği himaye eden ve teşvik eden değil halkların kardeşliğini inşa eden bir güç haline getirecek bir işçi iktidarı için mücadele etmektir.
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi