Vergide adalet için sınıf savaşı

Vergide adalet için sınıf savaşı

2026 bütçe teklifi, iktidarın sermaye adına açtığı yeni bir sınıf savaşının ilanıdır. Bütçenin gelirler kısmında vergi yükünün çok daha fazla, işçi sınıfının ve emekçi halkın sırtına yükleneceğini görüyoruz. Sermayeden alınması öngörülen kurumlar vergisi 1,7 trilyon lira ile vergi gelirlerinin sadece yüzde 10’u! İşçiden ve kamu emekçisinden daha maaşı/ücreti bankaya yatmadan kesilecek vergiler ise 3,3 trilyon lirayla neredeyse sermayenin ödeyeceğinin 2 katı! Emekçi halkın sırtındaki esas yük ise KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler. Zenginin de yoksulun da aynı oranda ödediği ve bu sebeple maliye literatüründe vergide adaletsizliğin göstergesi olan tüketim vergileri bütçenin ana gelir kalemini oluşturuyor: 6,9 trilyon lira! İşte burada büyük bir sınıf savaşımı bizi bekliyor. İşçilerin hızla girdikleri vergi dilimleri özellikle enflasyonun yüksek seyrettiği yıllar içinde adeta kabusa dönüştü. Geçtiğimiz yılı büyük vergide adalet mitingleriyle kapatmıştık. Gelir vergisinin yüzde 15’te sabitlenmesi milyonlarca işçinin en önde gelen talebi haline geldi. Ancak geçen zaman zarfında vergide adaletsizlik azalmak bir yana arttı. Patronlara destek, teşvik, vergi indirimi ve muafiyeti yağdıran sermaye iktidarı, sıra işçilere gelince vergide adalet taleplerine kulaklarını tıkadı. Yani vergi meselesi sadece işçiden devlete doğru bir akış değil. Aynı zamanda işçiden patrona doğru bir akış.

Bu durum karşısında vergide adalet mücadelesini fabrikalara ve işyerlerine dayandırmak zorundayız. Hükümetten vergide adalet istemekle varılacak bir yer yok. Kimi kime şikâyet ediyoruz! Aynı asgari ücretteki gibi. Yıl sonunda yüzde kaç zam yapılırsa yapılsın asgari ücret her sene açlık ücretine dönüşür. İşçiler için açlık ücreti dayatmasını kırmanın ve nispeten geçinebilecek bir ücret elde etmenin yolu örgütlü mücadeleden, sendikalı olup, toplu sözleşmeyle çalışmaktan geçiyor. Bu sebeple artık asgari ücret şu kadar olsun bu kadar olsun demiyoruz. Örgütlenmenin önündeki engeller kalksın işçi hakkını alır diyoruz. Engelleri kaldıracaklarına daha da arttırıyorlar. Biz de daha örgütlü ve daha sert mücadelelerle, işgalle, grevle, direnişle bu dayatmaları aşıyoruz. Şimdi bu yolda vergide adalet için de ilerlemeliyiz. Türk-İş’e bağlı Petrol-İş sendikasının Gebze’de bir dizi fabrikada ücretlerin netten ödenmesini hükme bağladığı toplu sözleşmeler, metal iş kolunda Chen Solar ve Voestalpine fabrikalarının son sözleşmede işçiler lehine vergi yükünü patrona aktarması gibi kazanımlar bize gidilecek yolu gösteriyor. Nitekim Birleşik Metal-İş esas büyük sınıf muharebesi olan MESS sözleşmesine vergide adalet taleplerini koydu. Birleşik Metal-İş’in taslağında ücretlerden yapılacak vergi kesintisinin yüzde 15’te sabitlenmesi ve üstüne çıkan kısmı patronun karşılaması öngörülüyor. Yani vergide adalet için meydanları doldurduk, Ankara’da son yılların en büyük mitingini düzenledik elimizde hiçbir şey yok diye düşünmeyin. Kazanımlar da var. Onlara bakalım ve en önemlisi önümüzdeki mücadeleye odaklanalım.

Şu ana kadar ki vergi kazanımları tekil fabrikalarla sınırlı kaldı. MESS sözleşmesi bu kazanımları sınıfa mal etmek yolunda en önemli kavga meydanı olacak. Vergi talebi ücret zammından bile önemli. Bu bağlamda Türk Metal sendikasının MESS taslağına vergi talebini koymaması da daha düşük zam talep etmesinden daha önemli. Zira sözleşmede alacağınız her artı puanın enflasyonla erime tehlikesi bâki. Ama bu tür kazanımlar hem kalıcıdır hem de tüm işçi sınıfını harekete geçirici bir etkiye sahiptir. Birleşik Metal-İş’in vergide adalet talebinde ısrar etmesi ve adım adım bu ısrarı kazanıma dönüştürmesi, önce metal sektöründe ve dalga dalga işçi sınıfında bir seferberliği tetikleyecektir. Nihayet vergide adalet seferberliği ile işçi sınıfı, tüm emekçi halkın öncüsü olarak sermaye iktidarının karşısına çıkacaktır. Verginin nasıl işçinin alın terinden kesilip destek, teşvik, vergi indirimi ve muafiyetleriyle patronlara aktarıldığını söyledik. Emekçi halktan kesilen vergiler aynı zamanda uluslararası para babalarının kasasını doldurmaktadır.

İktidarın 2026 bütçe teklifine baktığımızda emekçi halktan toplanan verginin bütçede yüzde 85 artışla kara deliğe dönüşen faiz harcamalarına gittiğini görüyoruz. Faiz, işçi sınıfı ile sermaye ve para babaları arasında en önemli sınıf savaşı alanlarından biridir. Vergide adalet talebi işyerlerinden meydanlara taşarken faiz zulmü işçi sınıfının hedef tahtasında olmalıdır. Devlet bütçe teklifinde olabilecek en açık şekliyle bu savaşta sermayenin ve para babalarının yanında olduğunu ilan etmektedir. Nasıl mı? Yüzde 85 artış gösteren faiz harcamalarına dair rakamları verip hiçbir yorum yapmadan geçen bütçe teklifi, konu emekçiye maaş ve sosyal güvenlik olarak giden harcamaların yüzde 35 artışına gelince bakın nasıl konuşuyor: “Bu gelişmede kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerindeki artışları ile ilave istihdam kararları etkili olmuştur.” Yani iktidar devletin bütçesini yabancı ve yerli para babalarına teslim etmiş.

Faiz bahsinde üç maymunu oynuyor, konu kamu emekçisine giden paraya gelince ise basıyor yaygarayı. Orta Vadeli Program’la birlikte düşünüldüğünde para babalarına faiz ödemek için kamu çalışanını enflasyona daha da ezdirmeye ve kamuda personel fazlası var diyerek iş güvencesine saldırmaya hazırlandıkları anlaşılıyor. Aman dikkat! İşçiyi memura kırdırmak bunların her zamanki oyunu. Bu oyuna gelmemek ve işçi memur el ele mücadele etmek çok önemli. Kamu emekçisinden kısılan ne işçiye ne de kamu hizmetlerine gidecek, faiz olarak para babalarına gönderilecek. Vergide adalet mücadelesi düzen siyasetini de alt üst edecek bir mücadeledir. Mesela AKP ve CHP birbirinin adeta gözünü oyuyor değil mi? Peki neden iki parti de kurumlar vergisini arttırmamakta, gelir vergisi yükünü işçiden alıp patrona yüklememekte, para babalarına faizleri tıkır tıkır ödemekte, servet vergisini ağzına almamakta buluşuyor hiç düşündünüz mü? İşte burjuva düzen siyaseti budur. Bakarsınız birbirlerinin gözünü oyarlar ama iş sermayenin sınıf çıkarına geldi mi el ele verirler. Tüm bu talepleri ise düzen siyasetinin tukaka ettiği devrimciler savunur. Dolayısıyla işçi, memur el ele vermeli ve tüm emekçi halkı da yanlarına alarak mücadele vermelidir. Bu mücadele vergide adaletle başlayıp, sermayenin iktidarına son vermeye ve emperyalist zincirleri kırmaya yönelecek büyük bir mücadelenin en önemli halkalarından biridir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2025 tarihli 195. sayısında yayınlanmıştır.