Ankara’nın kara bahtı: Ankara’yı parsel parsel satanların konserlerden para kaldıranlara karşı savaşı!

CHP’ye yönelik belediye operasyonları Ankara’ya sıçradı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2021-2024 yılları arasındaki konserleriyle ilgili “görevi kötüye kullanma” ve “ihaleye fesat karıştırma” suçlamalarıyla yürütülen soruşturmada 14 kişi gözaltına alındı. Bunlardan beşi 26 Eylül’de tutuklandı. Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) tarafından düzenlenen konserlerde kamunun zarara uğratıldığı ve belirli kişilere menfaat sağlandığı yönünde önemli ve ciddi iddialar var. Ne var ki aynı, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na yönelik iddialarda olduğu gibi burada da ne yolsuzluğa karşı mücadele ne de temiz eller operasyonu var. Öyle olsa bu operasyonun amigoluğunu AKP’li Bülent Arınç’ın Ankara’yı parsel parsel sattı dediği, Tayyip Erdoğan’ın fiilen görevden aldığı eski ABB Başkanı Melih Gökçek ve oğlu yapar mıydı?
Ne yolsuzluğa karşı mücadele ne de temiz eller…
Bunu istemelerinin sebebi sadece gelecek seçimi kaybetme korkusu değil. Esas niyetleri mevcut rejimi sağlamlaştıracak, petrol açılımını güvenceye alacak, sermayenin ve emperyalizmin taleplerine uygun bir anayasa yapmak. Bunun için erken seçim dayatmak yerine kendi seçimleriyle meşgul olan, davalarla kuşatılıp çıkış yolunu petrol açılımı komisyonlarında ve arka kapı diplomasisinde arayan bir CHP istiyorlar. Bu yüzden kurultay davasını çıkardılar. Bu davada eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu kullandılar. Kılıçdaroğlu’nun adamları bunu beceremedi. TGRT gibi bir istibdad kanalının dışında kimseden kabul görmediler. Temmuz ayında mahkeme “mutlak butlan” kararı verir, CHP’nin son büyük kurultayını yok hükmünde ilan eder de Kılıçdaroğlu geri döner diye bekleyenler yanıldı. Dava Eylül’e ertelenirken belli ki istibdad rejimi bu işi biraz daha pişirmek gerek diye düşünmekteydi.
Kılıçdaroğlu ve adamı görevi başaramadı
Daha sonra CHP İstanbul üzerinden merkezi kuşatma yoluna gittiler. Önce İstanbul’a kayyım atayıp tutturabilirlerse “mutlak butlan” kararını çıkartacaklardı belki de. Bu kirli işi yaptıracak kişi olarak ancak Gürsel Tekin’i bulabildiler. Gürsel Tekin bu kirli işe memur edilirken, Avukat Rezan Epözdemir’i casusluk suçundan hapse yollayan fotoğrafta baş köşede yer alıyordu. Kirli siyaset içinde bir emlak baronuna dönüştüğüne dair iddialar ortalığa saçılmıştı. Gürsel Tekin istibdadın operasyonuna memur olmasa belki de ona da Silivri yolları gözükecekti. Durumu o kadar acıklıydı ki onunla aynı safta olan eski CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bile onunla aynı karede olmamak için köşe bucak kaçtı. Binlerce polisle CHP binasını fethederken kendini cümle aleme rezil eden Gürsel Tekin istibdad rejimi için dahi kullanışlı bir aparat olmaktan çıkınca, bir YSK kararı ile kullanılmış peçete gibi fırlatılıp atıldı. “Mutlak butlan” davası bu sefer de 24 Ekim’e ertelendi. Bu esnada CHP’de delegelerin imzasıyla yeni bir olağanüstü kongre yapıldı. Özgür Özel ve ekibi tekrar seçildi. 24 Ekim’de mutlak butlan kararı çıkması halen mümkün ama Kılıçdaroğlu’nun geçici dahi olsa CHP’yi yönetmesi artık mümkün değil.
Mansur Yavaş’a Gürsel Tekin şantajı mı?
Ankara operasyonu da tam bu aşamada anlam kazanıyor. Çünkü istibdadın Kılıçdaroğlu’na biçtiği rol CHP’yi yönetmek değil bölmek. Ama gelinen aşamada Kılıçdaroğlu CHP’yi bölmeyi dahi başaramıyor. Bunu yapması için Mansur Yavaş gibi halen prestij sahibi birilerinin devreye girmesi gerekiyor. Belli ki Mansur Yavaş’ın bu ana kadarki pasif tutumu yeterli görünmüyor. Mansur Yavaş Kılıçdaroğlu’nun yanında harekete geçmediği için istibdad cephesi ona karşı harekete geçiyor. Gürsel Tekin gibi istibdadın operasyonuna memur olmayı mı seçer yoksa operasyonun kendisine ulaşmasını mı bekler önümüzdeki günlerde göreceğiz!
Hürriyete giden yol CHP’yle bütünleşmekten değil ondan kopmaktan geçiyor!
Ne var ki tüm yaşananlardan çıkan tek bir sonuç var. İstibdadın niyeti kötü, yöntemleri hukuksuz ve keyfi olsa da bir gerçek var ki o da CHP’nin burjuva partisi olma karakteri, batı emperyalizmine biat edişi, onu hürriyet mücadelesinin bir parçası değil haini yapıyor. Ne kendi tabanına güven veriyor ne emekçi halkın geniş kesimlerinin güvenini kazanabiliyor. Sebebi belli! Dün AKP ve Erdoğan’a karşı tek seçenek olarak sunulan Kılıçdaroğlu bugün AKP’yle ve Erdoğan’la çalışıyor. Yarın Mansur Yavaşların hatta Özgür Özellerin benzer yola girmeyeceğinin garantisi var mı? Özgür Özel’in Devlet Bahçeli ile flörtü ise hiç ama hiç güven vermiyor. Dolayısıyla emekçi halk için istibdada karşı hürriyet mücadelesini kazanmanın yolu bir kez daha CHP’yle bütünleşmekten değil ondan kopmaktan geçiyor. İstibdada karşı hürriyetin öncüleri burjuvazinin bürokratlardan, müteahhitlerden ve faşistlerden devşirilmiş sahte kahramanları olamaz! Memlekete hürriyet işçilerle ve işçilerin devrimci saflarına katılan mücadeleci gençlikle gelecek!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2025 tarihli 193. sayısında yayınlanmıştır.