Suriye'ye askeri müdahale

Karşı manşet bu sefer başlığını ödünç aldı. Başlık, Yeni Şafak köşe yazarı Hakan Albayrak’ın. Albayrak Suriye ile çok ilgilenen bir arkadaş. Son günlerde yukarıda başlıkta yazılı konuya da ilgi duymaya başladı. Ama acele etmeyin. Birazdan Albayrak’ın bu başlık altında yazdıklarını okuyunca, yanıldığınızı anlayacaksınız. Siz zannediyorsunuz ki, koyu bir Müslüman olarak Albayrak “Suriye’ye askeri müdahale” diye başlık attıysa, bu ABD ve AB’nin Libya’da olduğu gibi askeri olarak Suriye’ye de müdahale etmesine karşı yazılmış bir yazıdır. Eh, öyle de denebilir, ama Suriye’yi onlardan korumak için ilginç bir taktiği var Albayrak’ın. Yazısını (27 Haziran 2011) pek az atlayarak okuyalım.

 

“Arkadaşlar sor(gula)maya devam ediyorlar: ‘Suriye'ye askeri müdahaleyi savunacak kadar ileri gidiyorsun. Osmanlı emperyalisti damarın kabardı galiba! Hadi itiraf et, Suriye'yi Türkiye'nin vilayeti veya eyaleti yapmayı hayal ediyorsun, değil mi?’

Neyi hayal ettiğimi söyleyeyim: Beşşar Esed yönetimi halkın hürriyet ve adalet talebini kan deryasında boğmakta ısrar ettiği takdirde devrim liderleri muhacerette –tercihan Türkiye'de- yeni bir hükümet (geçiş dönemi hükümeti) ilan edip ‘Suriye'nin meşru temsilcisi Baas rejimi değil biziz’ diyorlar ve Suriye halkını Baas zulmünden kurtarması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyorlar, Türkiye de yeni hükümeti resmen tanıyor ve onun çağrısı üzerine Suriye halkının yardımına koşuyor... Gönlümden geçen şey, görüştüğüm sayısız Suriyeli devrimcinin de gönlünden geçen şey tam olarak şu: Türkiye ordusu İdlib, Halep, Hama, Humus üzerinden halkın sevinç gösterileri arasında Şam'a yürüyor, Baas rejimini yıkıyor, katliamı duruduruyor, işkencehaneleri boşaltıyor, Beşşar Esed ve avanesini tasfiye ediyor, hürriyet ve adalet ilan ediyor, halk iktidarının kurulmasına zemin hazırlıyor ve hiç vakit kaybetmeden Türkiye'ye dönüyor...

(...)

- Bize saldırmayan ve üstelik bizimle dost olmaya çalışan bir devletin hükümranlık alanına tecavüz etmekten bahsediyorsun. Bunun adı emperyalizmdir ve başka da bir şey değildir. (...)

- Suriye bizim dışımız değil, biz de Suriye'nin dışı değiliz. Hükümetler ayrı olsa da biz iç içeyiz. Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi ABD yahut Fransa'nın müdahalesi gibi olmaz.

-- Yani diyorsun ki: ABD yahu Fransa yerine bu defa Türkiye oynasın hürriyet ve adalet fedaisi rolünü!

- Öyle demiyorum, şöyle diyorum: ABD yahut Fransa sadece rol kesiyor, üstelik çok berbat bir oyunculuk sergiliyor. Türkiye ise sahiden hürriyet ve adalet fedaisi olabilir. Böyle konularda Obama'ların, Sarkozy'lerin samimiyetine inanmamız için hiçbir sebep yok; ama Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun, Gül'ün samimi olmadığına inanmamız için de hiçbir sebep yok. Bizimkiler 'Mazlum Suriye halkının hali içimizi yakıyor' diyorlarsa gerçekten içleri yanıyordur ve Suriye'ye müdahale kararı alırlarsa bunu gerçekten maşeri vicdanın gereği olarak yapacaklardır. Belki Birleşmiş Milletler kararlarını ve Fransa'nın Libya'ya re'sen müdahalesi örneğini bu yolda kullanırlar, ama onlar gibi olmazlar. Emperyalistler Suriye'ye müdahale kararı almadan evvel Türkiye bütün hazırlıklarını tamamlanmalı ve onlar harekete geçmeden evvel Türkiye harekete geçmeli.”

“Pes” dediğinizi duyar gibiyiz. Ama durun, Albayrak’ın bu yazıdan iki gün önce (25 Haziran 2011) yazdığı şu satırları da okuyun ki, tablo tamamlansın:

“Türkiye-Suriye birliğine gelince: Evet, yıllarca bu davayı savundum; Türkiye ile Suriye ve Türkler ile Araplar arasındaki fiziki / psikolojik duvarların yıkılmasına katkıda bulunmaya çalıştım. Beşşar Esed'in bu davaya yarayan söz ve davranışlarını alkışlamaktan da geri durmadım. Allah'a şükürler olsun ki birlik yönünde bir hayli yol aldık. Yol almaya devam edeceğiz inşaallah.

(...)

Beşşar Esed yönetiminin artık Türkiye'ye güvenmediği ve hatta diş bilediği muhakkak. Baas rejimine başkaldıran Suriyeliler ise Türkiye'yi her zamankinden daha çok seviyorlar. Kanlı diktatörlüğe karşı Türkiye'yi yardıma çağırıyorlar. 'Dış müdahaleye zemin hazırlanmasın' diyen birçok muhalif lider bile 'Türkiye müdahale etsin, bizi bu Baasçı canilerden kurtarsın' diyor. Demek ki Türkiye'yi yabancı bir ülke gibi değil de kendi ülkeleri gibi görüyorlar. Demek ki 10 sene boşa gitmemiş. Demek ki AK Parti hükümetinin Suriye ile ‘tam entegrasyon’ siyaseti damardan girip iliklere işlemiş.”

Albayrak’ın ağzının nasıl sulandığını siz de görüyormusunuz? İşte size Osmanlı sömürgeciliğinin hortlamış hali. Beyefendi kendisine “Osmanlı emperyalisti damarın kabardı galiba” diyenlere istediği kadar Türk ordusunun “hiç vakit kaybetmeden Türkiye'ye dönüyor” olduğunu söylesin, Suriye’yi zaten “bizim” sayıyor!

Tabii, bu bölgede Albayrak’ın nedense hiç aklına gelmeyen bir halk daha yaşıyor. Albayrak “Türkler ile Araplar arasındaki fiziki / psikolojik duvarların yıkılmasına katkıda bulunmaya” çalışırken, Türkler ile Kürtler ve Kürtler ile Araplar arasındaki ilişkilere ne tür bir katkı yapmak ister, bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey var: Türk ordusu “Şamı Şerif”e yürürken Kürtlerin “sevinç gösterileri” yapmayacağı.

Albayrak gibilerinin ruh durumu gösteriyor ki, AKP hükümeti Ortadoğu’da Türkiye halklarının başına çok bela açacak. Tabii, Albayrak gibilerinin söylemediği bir şey daha var: yalnız başına açmayacak bu belayı, Obama ile, yani emperyalizm ile işbirliği içinde açacak!