Yerli ve English

Levent Dölek Yerli ve English

Aşağıdaki yazı Şubat başında yazıldı. Gerçek gazetesinin Şubat 2023 tarihli 161. sayısının 6. sayfasında yayınlandı. Ancak gazete çıktığında Maraş merkezli deprem yaşandığı için Gerçek gazetesinin Şubat sayısındaki tüm yazılar siteye konulmadı. Dolayısıyla, bu yazı sitemizde ayrı bir yazı olarak ilk kez yayınlanıyor. Son günlerden TCG'nin teslimi ile birlikte yerli ve milli olarak sunulan projelerin tekrar gündeme gelmesi vesilesiyle önemi bir kez daha ortaya çıkan bu yazıyı okuyucularımıza sunuyoruz. 

Emperyalizm bir ülkenin siyasi hayatına nüfuz ederken bunu doğrudan yapmaz. Yani sadece Türkiye’de değil hiçbir yerde kendine Amerikancı, İsrailci falan diyen bir parti bulamazsınız. Emperyalistler kendi çıkarlarını o ülkelerin siyasetindeki politik akımların söylem ve politikalarının kılığına sokarak gerçekleştirmeye çalışırlar. Genelde de, hatta diyebiliriz ki asla tek bir partiye oynamazlar. Ama partilerin izlediği politikalardan hangi emperyalist güçle paralellik içerisinde olduğunu görebilirsiniz. Tüm emperyalistler için ortak payda anti-komünizm ve işçi sınıfı düşmanlığıdır. Ama hepsinin yoğurt yiyişleri farklıdır. ABD, İslamcının, milliyetçinin, Atatürkçünün, sağcının, solcunun illaki Rus aleyhtarı olanını sever. İsrail, İslamcının İran aleyhtarı ve mezhepçi olanını, milliyetçinin laik ve Arap düşmanı olanını, Atatürkçünün “Türkiye İran olmayacak” diyenini, solcunun İsrail’in laik demokratik bir ülke olduğunu zanneden alık tiplerini sever. Almanlar, hangi siyasetten olursa olsun paraya düşkün olanı sever. Herkesi kendi meşrebince yaptığı işlerde fonlar. Verdiği paranın karşılığını da mutlaka alır. Bilhassa solcunun liberaline bayılır.

Emperyalistler arasında en sinsi olanı ise İngilizlerdir. İngiliz emperyalizmi her kılığa girer. Hem de öyle bir girer ki, İngiliz çıkarlarına aykırı bir politika rahatlıkla vatan, millet, din, diyanet düşmanlığı ile suçlanabilir. Diğer yandan İngiliz çıkarlarına en büyük hizmetleri vermiş insanları milli kahraman zannedersiniz. İngiliz sömürge savcısı Denktaş bir milli kahramandır. Kıbrıs’ın taksimi, bağımsızlıkçı bir Birleşik Kıbrıs tehdidine karşı adadaki İngiliz üslerinin garantisidir. Ama bu ülkenin insanı “ya taksim ya ölüm” sloganıyla bir milli dava peşinde olduğunu zannederek sokaklara inmiştir. Bugünlerde ise Osmanlıcılık, Abdülhamitçilik, hilafetçilik yapanlar aynı yoldadır. Pek bilinmez ama İngiliz emperyalizmi Türkiye NATO’ya alınırken ABD ile ters düşmüştü. ABD Türkiye’yi Napoli’deki güney kanadına bağlamak istiyor, İngiltere ise bir Ortadoğu komutanlığı kurup başına da Türkiye’nin getirilmesini teklif ediyordu. ABD ve İngiltere anti-komünistlikte ortaktı elbette ama ABD’nin önceliği SSCB’ye karşı Türkiye’yi tampon yapmak, İngiltere’ninki ise Ortadoğu’daki çıkarlarını koruyacak bir ileri karakol elde etmekti. O dönemde Türkiye burjuvazisi ittifak halinde (hem İnönü hem de Bayar ve Menderes) Ortadoğulu değil, Batılı olmayı seçmişti. İşte bugün yükselen yeni Osmanlıcılık, Abdülhamitçilik, hilafetçilik eski İngiliz politikasının şimdiki karşılığıdır. Artık SSCB yoktur ve görünen o ki burjuvazi, payına düşecek kırıntıların hayaliyle ve bu sefer de Cumhuruyla, Milletiyle bu politikanın taşeronluğunda anlaşmaktadır.

Başka pek çok örnek bulunabilir. Ama bu yazının sınırlarını aşar. Ancak şu kadarını söyleyelim: Bir politikadaki İngiliz parmağını tespit etmek zordur. Güncel tartışmalara ışık tutabilecek bir ipucu verebiliriz belki. Bir soruyla giriş yapalım. Amerikan karşıtı bir NATO’culuk olur mu? Sağduyu buna hayır cevabı verir. Ve bu doğrudur da. Stratejik olarak bakıldığında ABD ve NATO bölünmez bir bütündür. Gelgelelim son yıllarda istibdad rejiminin Türkiye’de alabildiğine Amerikan karşıtı bir retorik kullandığını görüyoruz. S-400’ler başta olmak üzere ciddi girişimler de yaşandı. Ama Türkiye tüm bunlar olurken NATO’nun en kritik üyesi olmaya ve NATO’ya Rusya’yla savaşı da dahil olmak üzere en kritik hizmetleri sunmaya devam etti. Burada bir bit yeniği var. Ya da İngiliz parmağı mı demeli?

İngiliz emperyalisti her kılığa girer dedik ya. Bir tane büyükelçisi vardı; Richard Moore. Şimdi İngiliz istihbaratı MI6’nın başında. Burada fanatik Beşiktaşlı kılığında geziyor, sempati topluyordu. Röportajlarda S-400 gibi NATO içindeki en kritik ve çatışmalı başlıklardan biri için çıkıp “Türkiye’nin kendi tasarrufudur” diyordu. Astana sürecini destekliyordu. Hepsi ABD ile Türkiye’nin arasını açan başlıklardı. Ama aynı zamanda bunlar NATO dairesinde kaldıkça Türkiye’deki iktidarı İngiliz emperyalizmine yaklaştırıyordu. ABD ile F-35 projesi bitti. F-16’lar verilmiyor. Türkiye Eurofighter jetleri için İngiltere’nin kapısında. Ama sadece Eurofighter satmak için bu işlere girişmiş olsalar başka emperyalistlerden farkları olmazdı. İngiliz emperyalizmi çıkarlarını açıktan silah satarak değil sinsice Türkiye’nin yerli ve milli silah sanayiine nüfuz ederek yapıyor. 

Bu İngiliz alçaklarından Eurofighter almayalım desek kim bizi hain ilan edebilir? Peki ya Milli Muharip Uçak projesini eleştirirsek? Ya Allah Bismillah Allahuekber nidalarıyla gelirler üstümüze… Ama bu milli denen proje ilk başından beri İngiliz silah sanayii şirketi BAE Systems ile ortak yürütülüyor ve projede 100’e yakın İngiliz mühendis çalışıyor. Bu uçağın jet motorları için en baştan beri yine İngiliz Rolls Royce şirketi ile görüşülüyor. Hatta geçtiğimiz yıl bu projede çalışmak üzere İngiltere’de mühendis aranıyor ilanına çıkıldı. Koşullar neydi biliyor musunuz? NATO üyesi bir ülke vatandaşı olmak ve güvenlik soruşturmasından geçmek. Ama Türkiye’nin değil İngiltere’nin güvenlik soruşturmasından!

Acaba yerli ve milli denen SİHA’lar farklı mı? Ali Babacan dokunacağız deyince nasıl üstüne atıldılar. Ali Babacan’ın yeminli bir Amerikancı ve Avrupa Birlikçi olduğundan şüphe duymuyoruz. Ama bu Bayraktar’ı dokunulmaz ya da sorgulanmaz kılar mı? Biz sorgularız. Babacan gibi Amerikan ve Avrupalı silah şirketlerinin gözünden değil elbette ama anti-emperyalist perspektifle. Bu SİHA’ların pek çok kritik parçasının yine İngiltere ve Kanada’dan tedarik edildiği biliniyor. Ama burası önemli değil. Sonuçta teknolojik ürünlerde illaki yabancı parçalar olacak. Ama neden İngiltere Savunma Bakanlığı SİHA’ların dünya çapında reklam ajansı gibi çalışıyor? Sorgulamalıyız. Bu SİHA’lar Karabağ’da, Libya’da, Suriye’de, Ukrayna’da kullanıldı. Bu dört bölgede de Rusya’ya ve onun vekil güçlerine karşı kullanıldı. Libya’da Fransızların desteklediği Hafter’e, Karabağ’da Ermenistan’a karşı kullanıldı. Ama hiçbir yerde bu SİHA’lar İngiliz çıkarlarının kılına dokunmadı. Ve emin olabilirsiniz dokunmayacak da. Sorgulayacağız. Nihayet devletten tek kuruş destek ya da hibe almamışlar. Hepsi öz kaynakmış. Açıyor musunuz defterleri? Öz kaynaklarınız ne kadar öz? Ben Wallace (İngiliz Savunma Bakanı) babasının hayrına mı SİHA reklamı yapıyor? Sorgulayacağız. Herkes, en başta da işçi sınıfımız sorgulamalı! 

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2023 tarihli 161. sayısında yayınlanmıştır. Bu yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından sesli olarak dinlemek için aşağıdaki resmin üzerine tıklayın. 

 

Levent Dölek Şubat 2023 podcast