Kürt sorunu da Kürt işçisi ve emekçisinin ekmek ve hürriyet mücadelesi de sürüyor!

Türkiye’de hâkim sınıfların, onların siyasî temsilcilerinin, şovenistlerin ve milliyetçilerin dilinden düşmeyen bir anlatı var. Kürt halkının yaşadığı haksızlıkların Cumhuriyetin eski yıllarında kaldığı, “Eski Türkiye” ile tarihe gömüldüğü ve günümüz toplumunda “Kürt” olmanın eskisi gibi bir sorun olmadığına dair bir anlatı bu. Düzen siyaseti her ne kadar “Kürtler artık ezilmiyor” dese de geçmişte uygulanan “kart kurt” milliyetçiliği yerini Kürt kimliğini Türklüğün bir alt parçası olarak gören, Kürtlerin varlığını Türklerin hamiliğinde sürdürebileceğini şart koşan bir milliyetçiliğe bırakmıştır. Geçmişte Kürtçe’yi yasaklı dil olarak kabul eden devlet politikası yerini Kürtçe’nin göstermelik kabul edildiği ancak anadilde eğitim hakkının bir türlü hayata geçirilmediği bir sürünceme politikasına bırakmıştır. Geçmişte Kürt halkının siyasi partilerini kapatmış olan yasakçılık, Kürt halkının siyasi iradesini kayyımlarla, tutuklamalarla ve her daim bir tehdit olarak süren parti kapatma davalarıyla ipotek altına alan bir istibdadla sürmektedir.
Kürt işçi ve emekçileri ezilmenin ve sömürülmenin mezalimini yaşamaya devam ediyor
Günümüzde Kürtler yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahip bereketli topraklarda yaşamasına rağmen Kürt halkının yoksulluğu alabildiğine devam ediyor. Kürt işçileri ve emekçileri, kendi topraklarında yaşadıkları yoksulluğun ve işsizliğin sonucu olarak Türkiye’nin dört bir yanına gelmek zorunda kalıp en ağır sektörlerde geçimlerini sürdürmeye çalışıyor. Geçmişte ağaların ve beylerin boyunduruğuna karşı özgürlük mücadelesi veren Kürt köylülerinin torunları, günümüzde kapitalizmin en ağır sömürü koşullarında burjuvaziye karşı sınıf mücadelesini sürdürüyor. Gebze’deki fabrikalardan Tuzla’daki tersanelere, İstanbul’un inşaatlarından Karadeniz’in tarlalarına, İzmir’in turizm işletmelerinden Antep’in tekstil atölyelerine kadar Kürt proletaryası, ezilmenin ve sömürülmenin iç içe geçtiği bir mezalimi halen yaşamaya devam ediyor.
Newroz meydanlarından sınıf mücadelelerine
İşte bu yüzden nerede olursa olsun işçi eylemlerinde, grevlerde, direnişlerde Kürtçe halaylar ve özgürlük türküleri eksik olmuyor. Halkların kardeşliği talebiyle Newroz meydanlarını dolduran Kürt işçileri ve emekçileri aynı zamanda fabrika ve işyerlerinde de sendikal mücadeleden geri durmuyor. Düzen siyaseti işçi sınıfını kimliklere ayırmaya çalışsa da sınıf mücadelesi Kürtleri, Türkleri ve tüm kesimlerin işçilerini grev çadırlarında, mücadele meydanlarında birleştiriyor, kardeşleştiriyor.
Sömürgeci burjuvazi sadece Kürtlerin değil her milletten, memleketten işçilerin düşmanıdır
Kürt halkı da geçmişte büyük bedeller ödeyerek verdiği mücadeleler sonucu hâkim sınıfları geçmiş politikalarından taviz vermeye zorlayabilmiştir. Örgütlü işçilerin sendikal mücadelede sömürüyü ortadan kaldıramasa da onu azaltarak patronları taviz vermeye zorlaması gibi. Ancak ne işçi sınıfının nihai kurtuluşu ne de Kürt halkının tam özgürlüğü ve eşitliği sağlanabilmiştir. İşçi sınıfına ve emekçi halka yoksulluk, hayat pahalılığı ve işsizlikten başka bir şey vadetmeyen hâkim sınıflar bugün Kürt emekçi ve yoksul halkına da sömürü, zulüm ve yeni savaşlar dışında bir şey vadetmiyor. Her milletten, memleketten işçi sınıfıyla Kürt halkının düşmanları ortaktır! Orta Vadeli Program’ı işçi sınıfına musallat edenlerle Kürtlerin topraklarını sömürerek zenginleşenler aynıdır! Yıllarca Kürt halkının siyasi iradesini çiğneyenlerle işçilerin grev hakkını hiçe sayanlar aynıdır! Kürtlere gerçek bir anadilde eğitim hakkını çok görenlerle işçilerin sendikal hakkını tanımayanlar aynıdır! Yolu ve yöntemleri değişse de savaş yerini sözde açılımlara bırakmış gözükse de sömürgeci anlayış değişmiyor. Kürt halkının esareti, işçi ve emekçilerin boynundaki zincirleri daha da sıkı sarıyor. Bu esaret sömürgeci burjuvazinin güçlenmesi ve daha da zenginleşmesinin önünü açıyor.
Kahrolsun sömürgecilik! Kahrolsun emperyalizm ve Siyonizm! Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Tüm bunların yanı sıra işçi sınıfını kimlikler üzerinden bölmeye çalışan düzen siyaseti, İsrail’e kılını kıpırdatmazken yeri gelince Kürt halkını İsrail’e müttefik gibi gösteren şovenist ve milliyetçi propagandadan da geri durmuyor. Bu topraklarda anti-emperyalist ve anti-Siyonist mücadele, halkların kardeşliği mücadelesinden ayrılamaz! Kürt halkının mücadelesinin tarihini bilen, ulusal bilince sahip bir Kürt emekçisi Kürt halkının Filistin halkıyla kader ve mücadele birliğini unutmaz. ABD’nin ve İsrail’in gerçek yüzünü bilir. Yüreği emperyalizme ve Siyonizme karşı haklı bir öfkeyle dolu olan herkes de bilmelidir ki Kürt halkı başta olmak üzere ezilen ulusların kendi kaderini tayin hakkını kabul etmeyen hiçbir hareket emperyalizme ve Siyonizme karşı halkların gönüllü ve kararlı bir mücadele cephesi inşa etmesini sağlayamaz! Bu yüzden Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve haklı talepleri sömürülen bir toplumun sınıf mücadelesiyle kavuşmalı! İşçi sınıfının birliği, halkların kardeşliği ile tamamlanmalı! İşte o zaman bu toprakların kadim halkları eşit, özgür ve kardeşlik içinde yaşayabilir, işte o zaman gerçek kurtuluşun kapısı aralanabilir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2025 tarihli 193. sayısında yayınlanmıştır.