Roboski katliamının 10. yılı: “Unutmayacağız!”

Roboski katliamının 10. yılı: “Unutmayacağız!”

28 Aralık 2011 gecesi Şırnak’a bağlı Uludere’de (Roboski) sınırda katırlarla mazot kaçakçılığı yapan bir kafile “terörist” oldukları gerekçesiyle F-16 uçaklarından atılan bombalarla katledildi. Katledilen 34 sivilin 28’i Encü ailesine mensuptu. Bu olay tarihe Roboski katliamı olarak geçti. Devletin ilk açıklamalarına göre olanlar “yanlışlıkla” olmuştu. Türkiye kamuoyu ve bilhassa da Kürt halkı bu katliamın “yanlışlık” olduğuna hiçbir zaman ikna olmadı. En başta Erdoğan, “yanlışlık” yapmış bir yönetici gibi değil suçun üstünü örtme telaşı içinde bir kişi gibi davranıyordu. Kürt halkı adalet istedi, devlet adaleti sağlayacağı yerde 123 bin lira tazminat verdi. Erdoğan “Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık. Tazminatı da açıkladık. Ama birileri istismar ediyor. Allah aşkına tazminatsa tazminat…” sözleriyle adalet arayanlara çıkışıyordu. Adeta paranızı alın susun diyordu. Roboski aileleri kişi başı 123 bin liranın toplamda 4 milyon 182 bin liranın kuruşuna dokunmadı ve hükümete iade etti. “Susmayacağız!”, “Unutmayacağız!” dediler.

Asker ifadeleri hata olmadığını kanıtladı

Mahkemelerde çok sayıda askeri tanık ifadesi ile Roboski katliamının bir “yanlışlık” eseri olmadığı ortaya çıktı. İfadeler birbirleriyle tutarlı bir biçimde İnsansız Hava Aracı tarafından çekilen görüntülerdeki insanların “kaçakçı” olarak değerlendirildiğini, üst komutanların pek çok asker tarafından bu doğrultuda uyarıldığını ortaya çıkardı. Erdoğan, emri ben vermedim ordu verdi dese de mahkemelerdeki tüm bu ifadeler ortadayken TSK’nın görevini samimiyetle yaptığına dair orduya kefil oldu. Roboski katliamının altındaki esas mana yıllar sonra, acı bir şekilde anlaşılacaktı.

Roboski katliamının olduğu dönem “açılım süreci”nin başladığı ve devlet görevlilerinin Oslo’da PKK temsilcileri ile görüştüğü bir dönemdi.  “Açılım süreci” Asya ülkesi Sri Lanka’da devletin Tamil bölgesinin bağımsızlığını isteyen Tamil Kaplanları örgütüne karşı tüm bir halkı katliamdan geçirdiği 2009 yılının hemen ertesinde ortaya çıkmıştı. Devrimci İşçi Partisi, ilk günden itibaren Roboski katliamının bir “Sri Lanka çözümü” için gözdağı niteliğinde olduğunu tespit etti. “Açılım süreci” Kürt sorununun çözümü için değil Kürt hareketini tasfiye etmek için yürütülüyordu. Müzakere ve diyalog sadece bir yöntemdi, devlet elinde başka kozları da tuttuğunu “Roboski” ile göstermişti. Kürt halkının, en yoksul ama en bilinçli ve sağduyulu kesimleri aslında mesajı almıştı. Roboski’yi unutursak, sorumlular hesap vermez ise yeni katliamlar olabilirdi. Nitekim Roboski’yi 2013 yılında tam tamına “açılım süreci” resmen lanse edilirken Paris katliamı izleyecekti. Amaç yine aynıydı: “Bizim koşullarımızı kabul etmezseniz alternatif katliamdır” deniyordu Kürtlere.

Kürt hareketi içinde, Türkiye solunda ve kamuoyunun geniş çevrelerinde Kürt sorununa dair “açılım afyonu” sarhoş edici etkisini gösterirken, Roboski unutuldu! Mecazi olarak değil! Basbayağı unutuldu! Şırnak barosu, Anayasa Mahkemesine başvuru için gerekli 15 günlük süreyi kaçırdı. Başvuru usulden reddedildi. Demokrasi ve insan haklarını zaman zaman bezirgânca diplomatik pazarlıkların konusu haline getiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise daha sonra yapılan başvuruyu aynı gerekçeyle reddetti. Roboski katliamının görüldüğü mahkeme kapıları zaman içinde bir bir adalet arayanların yüzüne kapanırken, Kürt halkı “Sri Lanka” modelinin nasıl bir şey olabileceğini 2015 Suruç bombalamasıyla açılan dönemde Cizre’de, Sur’da, Nusaybin’de görüyordu.           

Unutma! Roboski’den sonra Ankara da bombalandı!

15 Temmuz askeri darbe girişiminin ardından Berat Albayrak, Roboski katliamının “FETÖ” tarafından yapılmış olabileceğini söyledi. Roboski davasını kapatan ve sümen altı eden savcı ve hakimlerin çoğu “FETÖ” suçlamasıyla ihraç edilmişti. Bu yeni iddia Roboski ailelerini harekete geçirdi. Roboski davasının yeni bilgi ve belgeler ışığında yeniden görülmesi için Anayasa Mahkemesine tekrar başvuruldu. Ancak Berat Albayrak o sözleri adalet için değil siyasi hesapları için söylemişti. Zira 15 Temmuz’dan sonra ilan edilen OHAL’de, Roboski ailelerinin temsilcisi HDP milletvekili Ferhat Encü tutuklanıyor, ailelerin adalet arayışının platformlarından biri olan Roboski-Der kapatılıyor, Diyarbakır’daki Roboski anıtı da kaldırılıyordu.

Roboski’de F-16’ların Kürt sivillerini hatayla katletmediğini artık mahkeme kayıtlarından biliyoruz. Yıllar sonra 15 Temmuz 2016’da yine F-16’lar yine sivillerin üzerine bu sefer Şırnak’ta değil Ankara’da bomba yağdırıyordu. ABD basınında Wall Street Journal Roboski’deki katliamın istihbaratının Amerikan İHA’ları tarafından verildiğini yazmıştı. Ankara’yı bombalayan F-16’lara yakıt ikmalini ise İncirlik Üssü’nden kalkan tanker uçaklar yaptı.

Roboski’yi unutma! Türk ve Kürt halklarının kardeşliği için mücadeleye!

Kürdün esareti Türk işçisine, emekçisine, yoksuluna da vurulmuş prangadır. Roboski’de gerçeğin peşine hep birlikte düşmeli, sorumlulardan hesabı hep birlikte sormalıyız. Bunun için bilincimizden Karl Marx’ın şu sözünü hiç çıkarmayacağız: “Başka bir ulusu ezen ulus özgür olamaz!” Deniz Gezmiş’in darağacına giderken söylediği sözleri hep hatırlayacağız: “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!” Ve her zaman haykırmaya devam edeceğiz: “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği! Kürtlerle barış, ABD’yle savaş!”