İran’a yönelik emperyalist-Siyonist saldırıda “danışıklı dövüş” tezi neden yanlış?

İran’a yönelik emperyalist-Siyonist saldırıda “danışıklı dövüş” tezi neden yanlış?

Nemelazımcılık yapma! Emperyalizme ve Siyonizme bir darbe de sen vur!

İsrail-İran savaşıyla ilgili danışıklı dövüş tezi, Türkiye’deki iktidarın soykırımcı İsrail ve onun emperyalist hamisi ABD’nin yanında saf tutma zilletini örtmek için piyasaya sürülmüştür. İsrail ve ABD’ye verilen açık desteği gizleme şansı olmadığı için “İran, İsrail ve ABD ile danışıklı dövüş yapıyor” yani ortada gerçek bir savaş yok” demek işlerine gelmektedir. Oysa bu savaşın başında İran büyük bir darbe yemiş, Genelkurmay Başkanı dâhil üst düzey komutanlarını kaybetmiştir. İran’ın hava savunma sistemleri imha edilmiştir. Binlerce Mossad ajanının İran’da kurduğu spike roket noktaları İran savunmasına hasar vermiştir. Nihayet nükleer tesisleri ağır bombardımanla tahrip edilmiştir. Bu süreçte İran’ın nükleer tesislerini boşaltmış olması, İran’ın ABD’nin Katar’daki askeri üssüne yaptığı misillemede can kaybı olmaması danışıklı dövüş tezlerine meze yapılıyor. İran’ın saldırının olacağı belli olan üslerinde önlem alması doğaldır. ABD, İsrail’in ağır kayıpları dolayısıyla savaşa girmek zorunda kalmıştır. Bunu yaparken nükleer bir felakete yol açmaktan imtina etmiş olması danışıklı dövüş yaptığı değil İran’ın savaşı tırmandırmasından çekindiği anlamına gelir. İran da ABD üslerine yaptığı saldırıları sınırlı tutarak dünyanın en büyük konvansiyonel ve nükleer gücüyle topyekûn savaşa girmekten kaçınmıştır. Bunlar danışıklı dövüş olduğu anlamına gelmez. Danışıklı dövüş tezi İran’ın ABD ve İsrail’e vurduğu askerî ve siyasî darbeleri, daha da önemlisi ABD ve İsrail’in İran’ı ezmesini uman, böylece Batı Asya’da İran’dan oluşacak boşluktan parsa kapmayı bekleyen, başta istibdad olmak üzere emperyalist ve Siyonist işbirlikçilerinin hayal kırıklığını gizlemeye yaramaktadır.

Tel Aviv ve Hayfa ile birlikte yıkılan Siyonist efsaneler

Savaş, politikanın şiddet araçlarıyla devam etmesidir. Bir savaşın neticesi futbol maçı gibi skor sayarak belirlenmez. Görmek isteyen gözler için durum açıktır. İran büyük darbe yemiştir, üst düzey komutanlarını kaybetmiş, hava savunma sistemleri çökertilmiş, nükleer programının kısa sürede yeniden toparlanıp toparlanmayacağı belirsiz duruma düşmüştür. Öte yandan İsrail, savaştaki politik amacını en başından itibaren rejim değişikliği olarak belirlemiş ama bu amacına ulaşamamıştır. Tam tersine savaşın ardından İsrail’de Netanyahu aleyhinde gösteriler olmuştur. İsrail herhangi bir devlet değildir. Dünyanın dört bir yanından Yahudileri Siyonist projenin parçası olarak Filistin’e getiren İsrail, bu ülkenin etrafı düşmanlarla çevrili olsa da tamamen güvenli olduğu, İsrail savaş makinesinin yenilmez olduğu efsanesiyle yaşar.

İsrail’in 2006 savaşında Hizbullah’a yenilmesiyle İsrail ordusunun yenilmezliği efsanesi yara almıştır. 2023’te Aksa Tûfanı ile Filistin direnişi İsrail’in kalbine girerek, İsrail toprakları içinde şok edici bir askerî operasyon yaparak İsrail topraklarının güvende olduğu efsanesini de yıkmıştır. Siyonistler soykırım saldırısıyla, yarattıkları terör ve vahşetle, bir daha kimsenin benzer bir şeye kalkışamayacağı izlenimi yaratmaya çalışmıştır. Siyonistlere göre bir daha 7 Ekim’in benzeri yaşanmayacaktır. Havadan gelecek saldırılara karşı ise Demir Kubbe ve diğer hava savunma sistemleri tam koruma sağlamaktadır. İsrail şok içindeki ahaliyi ikna etmeye çalışırken, İran’ın balistik füzeleri sadece Tel Aviv ve Hayfa’yı değil bu Siyonist propagandayı da yıkmıştır.

Siyonist İsrail beka sorunu yaşıyor

İsrail herhangi bir devlet değil dedik. Milletler yüzyıllardır yaşadıkları toprakları vatanları bilirler. İsrail farklıdır. Filistin’e gelip burada yüzyıllardır yaşayan insanları katledip vatanlarından sürerek kurulmuştur. Kovdukları Filistinliler geriye dönüş haklarını savundukları müddetçe bu devlet korsan bir yapı olarak kalmaya mahkumdur. Bu korsan devlet, aynı bir korsan reisin tayfaları gibi vatandaşlarını sürekli öldürmeye ve yağmalamaya motive etmek zorundadır. Siyonizm bu motivasyonun kaynağıdır. Dünya Yahudilerini Filistin’e taşımak bu devlet için o kadar önemlidir ki bunun için Yahudileri soykırıma uğratan ve göçe zorlayan Nazilerle bile işbirliği yapmışlardır. Bu yüzden İsrail’e gitmeyi istemeyen, Siyonist projeyi reddeden Yahudiler, özellikle de devrimci, sosyalist hareketler içinde yer alanlar, Siyonistler için en büyük düşmandır.

İsrail’e yerleşenlerin büyük kısmının cebinde geldikleri ülkelerin pasaportları vardır. Aksa Tûfanı’nın ardından bu pasaportlarını eline alan İsrailliler havalimanlarına koşmuştur. Son savaş benzer bir kaçış tufanı daha yaratmıştır. İsrail, havalimanlarını kapatmak zorunda kalmıştır. Gazze’de yarattıkları açık hava hapishanesinin karşısına geçip festival yapanlar, Filistinlilere yaşattıklarını kendileri yaşamaya başlamıştır. Siyonist efsaneye göre tanrı tarafından Yahudilere vaat edilmiş topraklar, Siyonist rejim tarafından Yahudilere ölüm korkusuyla tir tir titredikleri bir açık hava hapishanesine dönüşmektedir. Nazilerin Yahudi soykırımı (jenosit) dolayısıyla yaşadıkları mağduriyeti suistimal ederek sapık projelerini dünya kamuoyuna pazarlayan Siyonistler bir kez daha mağduru oynamaya yeltenseler de artık İsrail tüm dünyanın gözünde bir soykırım suçlusudur.

Emperyalizmin saflarında açılan gedikler

Savaşın emperyalist cephede açtığı gedikler de önemli: ABD’de Trump hakkında kongrede azil dilekçesi verilmiştir. Bu girişimin sebebi Trump’ın kongre kararı olmadan, ABD’ye bir saldırı olmaksızın hava saldırısı düzenlemesidir. Netanyahu açıkça savaşı İran’daki rejimi yıkmak için başlatmıştır. ABD, yaptığı hava saldırısıyla onu aşağılayıcı bir yenilgiden kurtarmışsa da İran rejimini yıkma amacında olmadıklarını ilan ederek savaşın siyasî amacından geri adım atmıştır. Diğer yandan her ne kadar Trump, Netanyahu’yu İsrail’deki yargı sürecinden kurtarmak üzere çıkışlar yapmaktaysa da, ikilinin arasının giderek açıldığı, bu manevranın da Netanyahu’yu yargı süreçlerinden kaçmak için savaş çıkararak ABD’nin sözünden çıkıp durmasını kalıcı olarak engellemeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Emperyalizmin özelliği, dünyayı sömürerek elde ettiği aşırı kârlarla ülkede bir işçi aristokrasisi oluşturarak, emekçi sınıflara sus payı vermek, sosyal demokrat/işbirlikçi partiler aracılığıyla işçi sınıfının emperyalizme desteğini almaktır. Emperyalizm burjuvazi için dış savaşla iç savaşı durdurmak demektir. Bugün ABD ve İngiltere en ön cephede olmak üzere emperyalistler Ukrayna’dan İran’a ellerindeki tüm güçle saldırıyor, karşılarındaki güçlere büyük zararlar veriyorlar. Askerî açıdan cephelere bakarsanız emperyalistler yeniliyor diyemezsiniz belki. Ama ABD’de Trump rejimi ülkeyi neredeyse bir iç savaşın eşiğine getirmiştir. Avrupa siyasî krizlerle çalkalanmakta, emperyalistler arası rekabet kızışmakta, en önemlisi de emperyalizmin çatı örgütü olan NATO’nun geleceği tartışma konusu edilmektedir.

Danışıklı dövüş tezi nemelazımcılıktır! Emperyalizme ve Siyonizme bir darbe de sen vur!

Unutulmamalıdır ki ABD Vietnam’da hezimete uğradığında da Amerikan ordusunun 58 bin askerine karşı Vietnamlılar 1 milyondan fazla ölü vermişti. Meşhur Tet saldırısında, askeri açıdan bakılırsa Vietnamlı direnişçiler hiçbir hedefi elinde tutamamış, Amerikan askerlerinden çok daha fazla kayıp vermişti. Ama bu taarruz ABD’deki savaş karşıtı harekete güç verdi, ABD kamuoyunda bu savaşın asla kazanılamayacağı düşüncesini arttırdı, Vietnam’ın zaferine ABD’nin yenilgisine giden yolu açtı. Bugün de İsrail’in İran saldırısıyla başlayan savaşın sonuçları benzer etkiler yaratmaktadır. Danışıklı dövüş tezini yayanlar, zayıflayan emperyalizm, beka sorunu yaşayan Siyonizm gerçeğini gizliyor. Danışıklı dövüş tezi nemelazımcılıktır. Gerçekleri gördüğünüzde ise yapılacak bellidir: NATO’dan çıkalım, İncirlik ve Kürecik’i kapatalım, emperyalist zincirleri kıralım! Emperyalizme ve Siyonizme karşı bir cephe de bu topraklarda açalım!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2025 tarihli 190. sayısında yayınlanmıştır.