Sudan dersleri (3): Emperyalizmin uyuşturucu rolü

Sudan dersleri (3): Emperyalizmin uyuşturucu rolü

Sudan’da karşı-devrim kampının içinde ortaya çıkan iç savaş başlangıcı ile birlikte, 2018-19’da başlayan devrimin önderliğinin hatalarının nasıl da ortaya döküldüğünü bu yazının ilk iki bölümünde gördük. Bu son bölümde emperyalizmin devrimdeki rolünden söz edeceğiz zira iç savaş başlangıcı ile birlikte emperyalizmin oynadığı oyunlar da medyaya sızmaya başladı.

Bir kere 2011-2013 Mısır devrimine demir bir yumrukla  son veren Mısır Bonapartı Abdülfettah el Sisi’nin güney komşusu Sudan’da 2019’dan itibaren Abdülfettah el Burhan’ın duruma hâkim olması için çaba gösterdiği, sivil bir hükümetin, yani devrimin temsilcilerinin başa geçmesini önlemek için elinden geleni yaptığı biliniyor. Al Sisi bir karşı-devrimcinin içgüdüsüyle güney komşusunda devrim kazandığı takdirde Mısır devriminin de yeniden canlanma ihtimalinin doğacağını anlıyor. Bu yüzden Burhan-Hamidi çatışması başlar başlamaz Hamidi adamlarını kuzeyde bir üste bulunan Mısır savaş uçaklarını ve personelini ele geçirmek üzere yolladı.

Ne var ki, Mısır’ın politikasının emperyalizmden bağımsız olduğu sanılmasın. ABD hükümet çevreleriyle, özellikle de Demokrat hükümetlerle içli dışlı olan New York Times, hem Sudan’da hem de (daha önemlisi) Washington’da bazı gözlemcilerin “generalleri yumuşak biçimde devre dışı bırakma politikası güden yabancı güçlerin [New York Times burada parantez açarak bu güçleri sayıyor: ABD, İngiltere, Birleşmiş Milletler, Afrika ve Arap hükümetleri] Sudan’ın köşeye sıkışmış demokrasi yanlısı güçlerine sırt çevirerek bu kargaşaya yol açmış olduklarını düşündüğünü” yazıyor. Adı verilmeyen bir tanık, uluslararası güçlerin “sonunda iflas eden bir siyasi süreç uğruna” birçok şeyi, “adam kaçırmalar, zorla kaybetmeler, göstermelik davalar, yasadışı tutuklamalar”, bütün bunları “görmezlikten geldiğini” belirtiyor. Oysa birazdan göreceğimiz gibi, emperyalizmin Sudan’a sattığı ve Özgürlük ve Değişim Güçleri’nin büyük bir hevesle satın aldığı öykü, emperyalizmin mutlaka demokrasi istediği idi. Şimdi görülüyor ki, genel jeostratejik yaklaşımı içinde emperyalist ülkeler (ünlü “uluslararası toplum”!) askerler aracılığıyla sükûnet ve istikrarı sağlamaya çalışıyormuş!

Avrupa Birliği, kuzeye, Akdeniz sahillerine (en başta Libya veya Tunus’a) ulaşarak İtalya’ya geçmeye çalışacak göçmenlere/mültecilere karşı çete reisi Hamidi ile işbirliği içinde çalışıyor. ABD, Hamidi’yi Körfez ülkelerindeki yatırımları ve Yemen savaşı için o ülkelere verdiği hizmet dolayısıyla yaptırımlara tâbi tutması gerekirken, bu yaptırımlar hiçbir zaman uygulanmıyor.

Üst düzey bir Birleşmiş Milletler yetkilisi, “masada bu araçlar vardı, biz de onlarla çalıştık” diyor.

New York Times, böyle durumlarda hep yaptığı gibi, bütün bu bilgilerin bu konularda konuşma yetkisi olmadığı için adını gizli tutan ABD devlet yetkililerinden (ya da son örnekte olduğu gibi bir BM yetkilisinden) alınan bilgiler olduğunu da (gazetecilik etiği açısından) ekliyor.

Sudan devriminin modern küçük burjuva saflardan gelen önderliğinin başka konularda olduğu gibi emperyalizmin rolü konusunda da yanlış yolda olduğunu daha 2019’da ifade etmiş, geleceğin devrimleri için bundan dersler çıkarılması gerektiğine işaret etmiştik. O günlerde, emperyalizm ile yakın ilişkileri kurtuluş kapısı olarak görenler ABD ve AB’nin (İngiltere o zaman hâlâ AB üyesiydi) rolünü yüceltip duruyorlardı.

Şimdi o dönemdeki (2019) uyarılarımızı okumanın zamanı gelmiş bulunuyor.

Devrimin “uluslararası topluluk” tarafından evcilleştirilmesi

Bu ara başlık altında başka şeylerin yanı sıra şunları yazmıştık 2019’da “Arap Devriminin Dirilişi: Türkiye İçin Dersler” başlıklı geniş kapsamlı yazıda.

“Şimdi günümüze gelelim. 5 Temmuz anlaşmasından [yani askerlerle sivillerin ülkeyi birlikte yürütecek ve askerlerin elindeki Geçiş Konseyi’nin yerini alacak bir karma Egemenlik Konseyi’nde demokratik rejim kurulana kadar birlikte çalışacaklarına dair anlaşmadan] sonra Avrupa Birliği Finlandiya’nın Dışişleri Bakanı’nı Sudan’a Geçiş Konseyi ile görüşmeler yapması için yollamıştır. Bu görevli, Hartum havalimanına iner inmez derhal şöyle bir demeç verir: “Sudan’ın içinden geçmekte olduğu krizden çıkış için tek gerçekçi yol, barışçı ve düzenli bir sivil geçiştir.” “Düzenli geçiş”! Tam da emperyalizmin temsilcilerinin 2011 devrimleri esnasında kullandıkları terminoloji! Devrime hayır, “düzenli geçiş”e evet!

“Sudan devriminin uluslararası üçüncü boyutu bütün burjuva medyasının dikkatli biçimde saklamaya çalıştığı bir olgudur: Bir yanda Askeri Geçiş Konseyi ile diğer yanda Sudan Meslekler Birliği ve Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında yürütülen müzakerelerde bir Afrika-Etiyopya heyeti, yani Afrika Birliği ile Sudan’ın komşusu Etiyopya devletinin birer temsilcisi arabuluculuk yapmaktadır. Üstüne üstlük, pek ilerici bir güç olarak görülebileceğini sanmadığımız Arap Birliği de iki taraf arasında arabuluculuk bakımından önemli bir rol oynamaktadır. Burada, emperyalist ülkeler ile onların müttefiklerinin kod adı olarak kullanılan terimle “uluslararası toplum”un, yerel güçlerin katkısıyla bir devrimi uyuşturma bakımından nasıl bir rol oynadığının canlı bir örneğini görüyoruz. Sudan devriminin önderliğinin neden bu kadar az kazanıma razı olduğunu açıklayan çok önemli bir neden de budur. Özgürlük ve Değişim Güçleri heyeti UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği) toplantısı için Cenevre’ye gittiğinde, bir de Norveç ve Britanya ile bir toplantı yapmışlardır. Neden Norveç? Çünkü Norveç emperyalist işbölümünde devrimlerin ve özgürlük savaşlarının anestezi uzmanıdır: Filistin’de, Kürdistan’da, Sri Lanka’da, şimdi de Sudan’da.

“Bütün bu olaylardan çıkarılacak tek bir sonuç vardır: Emperyalizm gerici rejimlerin değişmesini isteyebilir. Ama muzaffer devrimleri engelleyerek. Hatta tam da engellemek için.

“Bu, bir önceki alt bölümde başlattığımız tartışmayı da bağlamayı olanaklı kılıyor. Modern küçük burjuvazinin Askeri Geçiş Konseyi’ne teslimiyetinin en önemli nedenlerinden biri emperyalizmin bu anestezi işlemidir. Sudan’da gerçek bir devrimci önderliğin stratejisinin üçüncü ekseni de emperyalizmle bu ittifakı kesip atmaktır.”

Görünmeyen köy kılavuz ister

Yukarıda yapılan alıntıda sayılan güçler, yani Afrika Birliği, Arap Birliği, Birleşmiş Milletler, İngiltere hepsi şimdi ABD medyasının da saydığı güçlerdir. Bir tek ABD eksik. Kambersiz düğün mü olur? ABD en baştadır elbette. Yani bizim o zaman sahtekârca Sudan devrimini durdurmaya çalıştığını ileri sürdüğümüz uluslararası güçler meğer şimdi New York Times’ın açıkladığı gibi tam da bunu yapıyor, istikrarı askerlerle sağlamaya çalışıyorlarmış.

Modern küçük burjuvazinin bağrından gelen bir önderlik bunu görmez çünkü görmek istemez. 2019 yazısında bunun nedenlerine ayrıntılı olarak değiniyoruz. O zaman ortaya çıkıyor ki, canını ortaya koyarak mücadele eden halk kitlelerinin bu gerçekleri görmesi için bir kılavuz gerekir: Bir devrimci proletarya partisi.

Arap devriminde, hatta 21. yüzyılın bütün devrimlerinde yokluğu hissedilen işte tam da bu tür bir rehberdir.

Sudan olaylarının en önemli dersi de budur.