“Biz duvarları yıkarak ilerlemek zorunda olan işçileriz”

armağan tulun temmuz 2025 polonez

Tam bir yıl önce Polonez işçileri, o zamana kadar belki de kendileri dışında kimsenin doğru dürüst yolunu bilmediği, önünden geçmediği, Çatalca’da ormanın içindeki fabrikanın önünde tutuşturdu ilk kıvılcımı. İlk günlerde kimse 173 gün sürecek, sınıf mücadelesi gündemine damga vuracak ve işçi sınıfının tarihine adını altın harflerle yazdıracak bir mücadeleye girişildiğinin farkında değildi. Ama Polonez direnişi öyle bir mücadele oldu ki, işte bugün direnişin birinci yıldönümü ve aileleri ile birlikte kadın erkek 146 Polonez işçisinin her anından gurur duyulan şanlı direnişine selam durma günü. 

Çünkü Polonez direnişi son yıllarda Türkiye’deki en öğretici işçi mücadelelerinden birisi oldu. Yıllarca asgari ücretin bile altında maaşlara mahkûm edilen işçilerin “artık yeter” diyerek sendikalarında örgütlendiklerinde, birbirlerine kenetlendiklerinde neler yapabileceklerini gösterdi. İşçi sınıfından umudunu kesenlerin yüzüne, işçi sınıfı burada, sadece kendi geleceğine değil, tüm işçi sınıfının onuruna, memleketin geleceğine sahip çıkıyor diye çarpan bir tokat oldu. 

Sendikaya üye olmaya karar verdiklerinde, belki de sadece mutfakta kaynayan tencereyi, çocuklarına, ailelerine daha iyi bir gelecek sağlayacak ücretleri, her Pazar mesai yapmadan çoluğuna çocuğuna daha fazla vakit ayırabileceği bir çalışma düzenini düşünerek yola çıkmışlardı. “Biz ekmeğimizin peşindeyiz” dediler ama karşılarına sadece Anayasa 51 sendika hakkının gasp edilmesi değil, yürüyüş hakkının, eylem hakkının gasp edilmesi de çıktı. Sadece patronun saldırılarına değil, biber gazına, polis şiddetine, ters kelepçe ile gözaltına alınmaya, polisin, kaymakamın, valinin her türlü baskısına göğüs germek zorunda kaldılar. Ama ne olursa olsun 173 gün boyunca yılmadılar, bir adım geri atmadan direndiler. Ekmeğimizin peşindeyiz diye çıktıkları yolda yürüyüşleri engellenince aç kaldılar ama onurlu mücadelelerinden vazgeçmediler. Bu ülkenin sermayenin istibdadı altında bir çadır devlete dönmesine karşı çadırlar kurdular, meydanlarda yattılar, iş, aş için başlayan mücadelelerini hürriyet mücadelesi ile birleştirdiler. “İş, Aş, Hürriyet” sloganları direniş çadırında, Anayasal hak yürüyüşü yollarında, adliye binalarının önünde yankılandı. Her adımlarında patronların çıkarını korumak için karşılarına dikilen duvarları gördüler ama polisin fabrika önündeki şiddetli bir saldırısının ardından bile kararlılıklarını gösterip “Duvarları yıka yıka geldik, bundan sonra da öyle devam edeceğiz” dediler ve sonuna kadar sözlerinin arkasında durdular. Patronların sendikalaşmayı engellemek için işçileri hiçbir gerekçe göstermeden, iftira ile hırsızlık ve yüz kızartıcı suçtan Kod-46 ile işten çıkarmasına karşı, “Sendika kazanır, 46’yı kaldırır” sloganını direniş çadırında buldular ve mücadeleleriyle o sloganın gerçek olmasını sağladılar. Direniş sırasında buna benzer sayısız kazanımın yanında elbette her şeyden önemlisi Polonez işçilerinin birliği, kazandığı sınıf bilinci ve mücadele deneyimi oldu. Direnişin sonunda bu büyük direnişin hakkı olan tüm hedeflerine ulaşamamış olsalar da yine de Polonez işçisi kazandı. Ve sendikaya üye olup, sahip çıkmanın ama aynı zamanda denetlemenin ne kadar kritik olduğu dersini bir kez daha kendi deneyimi ile işçi sınıfına vermiş oldu.

Polonez direnişi, yazın kavurucu sıcağını, kışın ayazını yaşadığı 173 günün ardından bitti; ama Polonez işçileri mücadelede saf tutmaktan vazgeçmiyor. İşte en büyük kazanım budur. Yağmur çamur yağsa da kış kıyamet kopsa da direneceğiz diyerek tuttukları nöbeti şimdi artık başka fabrikalarda yanan çoban ateşlerinin başında dayanışma göreviyle devam ettiriyor Polonez işçileri. Ve daha da önemlisi işçi sınıfı siyasetine omuz veriyor, onu büyütmek için taşın altına elini koyuyor. Fabrikanın kapısında son kez bir arada olduğumuz gün, ellerimiz havada önce yumruk olup sonra tutuştuğunda, bir söz vermiştik: “Bu kavuşan ellerimiz ayrılmayacak, bu buluşan yüreklerimiz kopmayacak!” Çünkü daha yürüyecek çok yolumuz var, çünkü daha aşacak çok barikat var. Nereye kadar? Fabrikalar bankalar devletin, devlet işçinin oluncaya kadar! Onlar direniş boyunca her sözlerinin arkasında durdukları gibi, bu sözün de arkasındalar. Polonez direnişinin birinci yıldönümünü idrak etmenin en anlamlı yolu, o gün Polonez işçilerinin verdiği sözü, işçi sınıfına iş, aş, hürriyet mücadelesini büyütme çağrısı olarak görmek olur. Bu çağrıya kulak verelim, verelim ki, Polonez direnişinde olduğu gibi işçi sınıfı tarih yazmaya devam etsin ve sonunda gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan ekmek, gül ve hürriyet günleri bizim olsun! 

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2025 tarihli 190. sayısında yayınlanmıştır.

Polonez son gün son fotoğraf