Sudan dersleri (1): Karşı-devrim kampında iç savaş

Sudan 2

Türkiye’de kendi sorunlarımız dağ gibi. Ama Marksist strateji ve taktik, nerede yaşanırsa yaşansın sınıf mücadelesinin, özellikle de devrim anının gelişmelerinin derslerinin çıkarılmasının üzerine inşa edilmek zorundadır. Üstelik dersler ileride Türkiye’de yaşanacaklar konusunda da yol gösterirken.

Sudan’da bir haftadan uzun süredir yaşanan iç savaş başlangıcı, büyük dersler içeriyor. Bilindiği gibi, bu Afrika ülkesinde baştaki askerî yönetimin bir numarası Genelkurmay Başkanı Orgeneral Abdülfettah el Burhan ile iki numarası Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo’ya (hep kullanılan kısa adıyla Hamidi) bağlı güçler, yani Sudan Silahlı Kuvvetleri ile Çevik Destek Güçleri adındaki milis güçleri arasında silahlı çatışmalar yaşanıyor. Sudan devletinin silahlı askerî güçlerinin bu iç savaşı hangi ülkede olsa büyük bir olay olurdu. Ama Sudan başka bir bakımdan önemli. Bu ülke 2018-2019’dan bu yana büyük bir devrimci süreçten geçiyor.

2018-2019’da yaşanan büyük halk devrimi, Nisan 2019 başında büyük kitlelerin Genelkurmay önünde başlattığı büyük nöbet sonucunda 11 Nisan 2019’da ülkenin 30 yıllık diktatörü, İhvancı (Müslüman Kardeşler mensubu) Ömer el Beşir’in iktidarını devirerek ilk zaferini kazanmıştı. El Beşir’in yerine ülkenin yönetimini, çeşitli askerî birimlerin ve istihbarat örgütünün liderlerinden oluşan bir Askerî Geçiş Konseyi ele aldı.

Ama halk burada durmadı. Ordunun iktidarı toptan büyük halk kitlelerine devretmesi için iki ay daha direndi. Ancak, Haziran’da büyük bir katliam yaşandı. Bunun sorumlusunun 2000’li yıllarda Darfur eyaletinde katliamlarıyla ünlenmiş olan Hamidi yönetimindeki Çevik Destek Güçleri olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. Halk buna rağmen bir ilk geri adımdan sonra direnmeye devam etti. 2019 Temmuz’undan itibaren devrimin önderliği (esas olarak Sudan’ın meslek odalarından oluşan Özgürlük ve Değişim Güçleri) Askerî Geçiş Konseyi ile Egemenlik Konseyi adı altında ortak bir yönetim formülünü kabul edince devrimin gidişatı açısından bir ilk kırılma yaşandı. Ardından, 2021 Ekim ayında Egemenlik Konseyi’nin başındaki Burhan ile Hamidi birlikte yönetime el koydu, sivilleri iktidardan uzaklaştırdı. Yani her ikisi de açıkça karşı-devrim kampında yer aldıklarını ortaya koydular. Demek ki o olaydan bir buçuk yıl sonra yaşanan şimdiki kapışma, karşı-devrim kampının bir iç savaşının başlangıcıdır. Öyle herhangi bir “Üçüncü Dünya” ülkesinin ordusunun, özellikle Afrika ülkelerinde sık sık görülen alelade bir iç çatışmasından ibaret değildir.

Türkiye’nin parlamenter budalalık hastalığına tutulmamış her solcusu bu durumun Sudan bağlamında ne anlama geldiğine ilişkin dersleri dikkatle kavramaya çalışmalıdır. Çünkü burada gerçekliği tartışılamayacak kadar açık bir devrimin harekete geçirdiği sürecin bir merhalesi yaşanıyor.

Önce karşı-devrim kampı içindeki bu iç savaş başlangıcının ardında neyin yattığına ilişkin ilk aşamada söylenebilecekleri söyleyelim.

Çatışmaların ardında ne var?

Dünya ve Türkiye medyası Burhan ile Hamidi önderliğindeki iki ayrı askerî kamp arasındaki savaşın nedenini, Hamidi’nin milis güçlerinin Burhan’ın Genelkurmay Başkanı olduğu Sudan Silahlı Kuvvetleri ile birleşmesi kararının uygulanmasında çıkan anlaşmazlığa atfediyor. Özellikle Fransa’nın Le Monde gazetesi bu konuda işe yarar bilgiler aktarıyor. Anlaşmazlığın birden fazla nedeni olduğu anlaşılıyor. Birincisi, asker sayısı. Resmî silahlı kuvvetlerin 140 ila 250 bin arasındaki mevcuduna karşılık, Hamidi’nin Çevik Destek Güçleri’nin 80 ila 120 bin arasında mevcudu olduğu belirtiliyor. Burada kesin sayılar verilememesini, uluslararası basının haber alma konusundaki sınırlarına değil, Sudan devlet yapısının dağınıklığına atfetmek daha doğru. Ama daha da önemlisi, her iki tarafın da birleşmede elini güçlü tutmak için yüksek sayıda elemanı askere alıyor olmaları (sayılar da onun için belirsiz en azından). İkinci anlaşmazlık, birleşme süresine ilişkin. Silahlı Kuvvetler birleşmeyi bir-iki yıl içinde tamamlamayı isterken Hamidi’nin süreci on yıla kadar yaymak istemesinden kaynaklanıyor. Buradan da anlaşılacağı gibi, Silahlı Kuvvetler Çevik Destek Güçleri’ni kontrol altına almak isterken Hamidi bağımsızlığını uzatmak istiyor. Nihayet, iki taraf arasında çok ciddi bir kültürel-ideolojik fark var. Ordu sonuç olarak belirli bir eğitime ve katı bir hiyerarşiye sahip. Hamidi’nin güçleri çok daha çete karakterinde, çok daha pleb bir sosyal tablo sunuyor.

Birleşme konusundaki bu anlaşmazlıkların çatışmaya bir ölçüde katkıda bulunmuş olabileceğini kabul etmek mümkün. Ama bu anlaşmazlıkların ardında ne var? Hamidi neden birleşme sürecini uzatmak, bağımsızlığını korumak istiyor? Esas buna bakmamız gerekiyor.

Bunu anlamak için 2019’da Sudan ve Cezayir devrimleri üzerine yazmış olduğumuz kapsamlı bir yazıda Sudan’ın askeri güçleri üzerine yazdıklarımızdan bir pasajı buraya alacağız. Yazı 2019 Temmuz’unda askerlerle devrimin önderliği anlaşmaya vararak ülkeyi Egemenlik Konseyi çatısı altında birlikte yönetmeye geçtikten sonra yazılmıştır.

Sudan’da askeri güçler şirkettir!

Bize üç paragraf yetecektir:

“Bir kere, ülkede egemenliği temsil eden Egemenlik Konseyi’nin içinde yer alan askeri kanat geleceğin rejiminin biçimlenmesinde tartışmasız şekilde söz sahibi olacaktır. Oysa bu kadro doğrudan doğruya Ömer el Beşir’in yardımcılarından oluşuyor. Bunların demokratik bir rejime razı olmasını beklemek kuzuyu kurda teslim etmek gibidir. Bu kadro ve genel olarak askeriyenin üst kademeleri eski rejimi sadece siyasi nedenlerle değil kendi ekonomik çıkarları dolayısıyla da savunmuştur bugüne kadar. 2000’li yıllarda bunlar petrol furyasında zenginleşmişlerdi. 2011’de Güney Sudan ayrılınca petrol rantı çok azalmıştır. Buna karşılık şimdi Sudan’da bir altına hücum yaşanmaktadır.

Askeriyenin durumunun en iyi örneği, şu anda rejimin en tehlikeli adamı olan, Hamidi takma adıyla tanınan “General” Muhammet Hamdan Dagalo’dur. “General” kelimesini tırnak içine alıyoruz çünkü Hamidi çakma generaldir. Cancavid çetelerinin Sudan silahlı kuvvetlerinin çatısı altına alınıp Çevik Destek Kuvvetleri haline getirilmesiyle bu milis şefine “general” payesi verilmiştir.[1] Afrika’yı yakından izleyen bir özel istihbarat yayınında Hamidi’den “işadamı general” olarak söz edilmektedir.[2] Hamidi’nin muazzam serveti Kuzey Darfur’daki Cebel Emir altın madeninden geliyor. Ayrıca Darfur’da altı yıl boyunca paralı asker faaliyetleri, Avrupa Birliği’nin göçü önlemek için Çevik Destek Kuvvetleri ile imzaladığı yüz kızartıcı anlaşmadan gelen fonlar ve Ömer Beşir devletinin NISS’e [istihbarat teşkilatı], orduya ve Çevik Destek Kuvvetleri’ne örtülü ödenekten aktardığı büyük bütçe kaynakları (bir hesaba göre devlet bütçesinin yüzde 70’ine kadarı “güvenlik” harcamalarına gitmektedir)[3] da Hamidi’nin servetinin büyümesine katkıda bulunmaktadır. Hamidi’nin Çevik Destek Kuvvetleri ayrıca hem son yıllarda Yemen’de, hem de son günlerde Libya’da General Haftar’a silahlı destek sağladığı için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından ödüllendirildiği biliniyor. (Bu meseleye devletler sistemini tartışırken aşağıda döneceğiz.)

Hamidi bu büyük servetini elbette evindeki kasasında tutmuyor. (Her ne kadar Ömer el Beşir’in evinde epeyce yüklü para muhafaza ettiği saptanmış olsa bile.) Hamidi’nin parası sağlam bir kıyı ötesi muhafaza ortamında, BAE’de El Cüneyt (Al Junaid) Sanayi Şirketleri Grubu’nda işletiliyor. Bu grubun yöneticisi de, Hamidi’nin kardeşi Abdurrahman Dagalo. Şirkette NISS’in ileri gelen komutanlarının da ortak olduğu biliniyor.[4] Kısacası, Sudan’ın generalleri ve “generalleri” aslında sadece bir genelkurmay heyeti değil, aynı zamanda bir şirket yönetim kurulu olarak çalışıyor!”

Kurtlar sofrası

İşte bu somut tablodur bugünkü iç savaşa yol açan. Sudan devriminin önderliği bu hırsızlar ve arsızlar şürekâsı ile birlikte güya demokrasiyi kurmaya girişmiştir. Devrimler doruğundayken en yumuşak çizgiyi izlemek devrimin önderliği için çoğu zaman intihar politikası anlamına gelir.

Yazının ikinci bölümünde Sudan olaylarından başka dersler çıkarmaya devam edeceğiz.

 


[1] Bkz. Eric Reeves, “The Constitutional Charter and the Future of Sudan”, Radio Dabanga’ya demeç, 7 Ağustos 2019, http://sudanreeves.org/2019/08/07/op-ed-the-constitutional-charter-and-the-future-of-sudan/.

[2] Africa Intelligence, The Indian Ocean Newsletter, 6 Eylül 2019 tarihli sayı, https://mail.yahoo.com/d/folders/1/messages/39858?.src=fp.

[3] Reeves, a.g.y.

[4] Eric Reeves, “‘General’ Mohamed Hamdan Dagalo (‘Hemiti’): One of the Most Powerful Men in Sudan – And One of the Richest”, 1 Ağustos 2019, http://sudanreeves.org/2019/08/01/general-mohamed-hamdan-dagalo-hemeti-one-of-the-most-powerful-men-in-sudan-and-one-of-the-richest/. Ayrıca bkz.”Economie politique du régime et de la révolte”, Entretien avec Raphaëlle Chevrillon-Guibert, Noria, https://www.noria-research.com/fr/economie-politique-du-regime-et-de-la-revolte/.