ABD’de Trump karşıtı gösterilerin vaatleri ve zaafları

ABD’de Trump karşıtı gösterilerin vaatleri ve zaafları

ABD’nin faşist başkanı Donald Trump, hem ülke içinde hem dünyada sağı solu belli olmaz biçimde terör estirmeye devam ediyor. Ancak Amerikan halkı da buna mukabil çok bulanık ideolojik bir çizgide de olsa kitlesel biçimde Trump’a direnç göstermeye başladı. Okurlarımız, 14 Temmuz’da Trump’a karşı düzenlenen “Krallara Hayır” (No Kings) eylemlerini hatırlayacaktır. Şehir merkezleri ve kasabalardaki yaklaşık 2.000 farklı noktada düzenlenen bu eylemlere 5 milyon insan katılmıştı. 18 Ekim’de bu eylemlerin ikinci dalgası düzenlendi. Trump’ın yazlık evinin bulunduğu zengin bir Florida kenti olan Mar-a-Lago dahil 2.700 farklı noktada gerçekleşen ve toplam 7 milyon göstericinin katıldığı eylemler, Amerikan halkının Trump’ın faşist planına direnme isteğinin önemli bir göstergesi.

Gösterilerde 18. yüzyıldaki Amerikan Devrimi’ne atıfla “biz halkız” ve “protesto etmek en Amerikan haktır” gibi sloganlar öne çıkıyor. Bunun yanı sıra, yakın zamanda polisin göçmen avından sorumlu birimi ICE’ın girdiği şehirlerde ICE karşıtı sloganlar göze çarpıyor. Bunun dışında doğrudan anti-faşist slogan ve imgelerin yer aldığı gösteriler de oldu. Ekim’deki gösterileri Temmuz’dakilerden ayıran önemli bir nokta ise bazı sendikaların ve politikacıların Ekim’de “genel grev” çağrısında bulunmuş olmaları. Bu çağrı, işçi sınıfının kendi mücadele araçlarıyla kavgaya katılması açısından önemli bir adım.

Ancak tam bu noktada gösterilerin zayıf yanıyla karşılaşıyoruz. Genel grev çağrısını yapanlar arasında Chicago’nun düzen yanlısı Demokrat Belediye Başkanı bile var. Gösterilerin esas örgütleyicileri de Demokrat Parti’nin merkezci kanadına mensup oluşumlar. Bunların maksadı, Trump’ın önünü keserken halkın öfkesini düzenin kanalları içinde soğurarak kendi çıkarlarına zarar verecek hâle gelmesini önlemek. Sloganlardaki milliyetçi tını, taleplerdeki müphemlik, gösterilerdeki hatiplerin 2026’daki ara seçimlere ısrarla vurgu yapmaları vb. bu dinamiğin ürünü. Daha da vahimi, bazı büyük şehirlerdeki gösterileri örgütleyenlerin katılımcılardan sanki lokantaya yer ayırtır gibi ad soyad vererek “rezervasyon” yapmalarını istemiş olması! ICE’ın şehir şehir terör estirdiği bu dönemde internet ortamında protestocuların isimlerinin toplanması, Trump’ın saldırılarına açıkça davetiye çıkarmak demektir.

Sol örgütler, eylemlerin tüm bu zayıflık ve eksikliklerini haklı olarak eleştirdi. Ancak bu eleştirilerin eylemlere katılanları küçümseyen, tehlikeli ve sekter bir boyutu da olabiliyor. Şimdi Amerikan solunun önündeki en büyük mesele, Trump’a karşı şu veya bu biçimde sokağa dökülmüş milyonlarca insanı düzen siyasetinin elinden nasıl koparılacağı olmalı.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2025 tarihli 194. sayısında yayınlanmıştır.